Türkiye, asırlık istikametinin kilometre taşlarının döşendiği kritik bir seçimin arifesinde. Bu seçimi farklı kılan onlarca özgün unsur var. Fakat görünür gelecekte en fazla dikkat edilmesi gereken başlığı, "kirletilmiş, çarpıtılmış, kurgulanmış bilgi" üzerinden siyasi karar alma süreçlerinin ve toplumsal davranış kodlarının manipüle edilmesi oluşturacak. Esasen, "dezenformasyon" olarak tanımlanan haberler, basit bir yalandan ibaret değil. Karşı karşıya kaldığımız tabloda "nitelikli yalan", yani organize faaliyetler söz konusu.
Bu girişi yapmamın nedenine gelince...
Dün, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın düzenlediği, "Yapay Zekâ Çağında Dezenformasyonla Mücadele Yöntemleri" çalıştayının açılışını izledim. İdris Kardaş'ın başkanlığında oluşturulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, yeni nesil iletişim ortamında, "operasyonel içerik tezgahlarına" ve arkasındaki derin yapılara karşı kritik roller üstlenecek.
Bu vesile ile iki hususa işaret etmek istiyorum:
Birincisi... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ısrarlı şekilde ve doğrudan hedef alan dış yayınlar. Ve bu yayınlarda ağırlıklı olarak işlenen tema ise "diktatörlük" senaryosu üzerine kurulu. Peki, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, dezenformasyonla mücadele bağlamında, Erdoğan'a yönelik sistematik ve sinsi sinsi işlenen negatif siyasal imaj yakıştırmasına karşı neyi ifşa etti?
İşte burası mühimdi. Dezenformasyonun tüm insanlığı tehdit eden bir virüse dönüştüğüne değindikten sonra, asıl diktatörlüğü gün ışığına çıkardı. "Karşımızda sosyal medya şirketlerinin yönettiği bir algoritma diktatörlüğü ve onların oluşturduğu alanda filizlenen bir dijital faşizm vardır" tespiti ile Erdoğan'a atılan bumerangı, olduğu gibi kirli ellerin sahiplerine iade etti.
Evet, çağımız yapay zekâ destekli programlamalarla insanların karar, davranış ve seçimlerinin dışarıdan şekillendirildiği "algoritma diktatörlüğü çağı!"
Türkiye gibi etki gücü yüksek, aynı zamanda küresel güçlerin uydusu olmadan kendi milli çıkarları adına hareket eden ülkelere yönelik siyasi, ekonomik ve kültürel operasyonlarda sosyal medya mecralarının nasıl kullanıldığı artık bir sır değil
Ayrıca... Belirli küresel çıkarlara uygun çizgi tutturmayan her ülkeye, kendilerine bağımlı olmayan her lidere operasyon çekmeye alışmış yayın organlarının varlığı da bir başka gerçek!
İşte bu ahval ve şerait içinde, Altun'un da dediği gibi...
"Şu an küresel sistem içerisinde hakikat mücadelesi veren, hakikat için savaşan yegâne lider Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'dır! Onun hakikat mücadelesi insanlık için de tarihi bir fırsattır."
***
İkinci konu ise güncel ve ülke içi medyanın bir kanadına ilişkin...
"Annem karne hediyesi olarak et aldı" başlığı ile servis edilen haber! Haber demek de doğru olmaz. Kırmızı kartlık prodüksiyon! Peki, o haberi yapan muhabir deneyimsiz mi? Hayır! Kendi kendini ateşe atacak kadar akıl tutulması yaşıyor olabilir mi? Hayır! Bu işte kusurlu mu? Evet...
Ama asli sorun şu...
Cumhurbaşkanına ve AK Parti'ye muhalefet etmeyi meslek haline getiren bir dizi medya kuruluşu var. Misyon gazeteciliği diyebileceğimiz bu faaliyet, masa başında oluşturulan şablonun, sahada karşılığını üretmek üzerine kurulu. Haliyle muhabir, kendisinden isteneni haber gibi sunma çabasında. Çoğu kez, tekil örneklerin, tüm ülkenin gerçeği gibi sunulması da cabası
Böylece... Halk haberciliği yaptığını, eleştirel olduğunu, güya çok sesliliğe özen gösterdiğini öne sürerek pazarda pay kapmaya çalışan kurumlar mevcut.
Ve nihayet...
O ekran yüzlerinin, gerçek hayat yüzleri ile onları ödüllendiren büyüklerinin ajandaları ise halka anlatılandan maalesef çok farklı!
Yorum Yazın