İki hafta sonra AK Parti, kuruluşunun 21. yılını kutlayacak. 2001 yılı şartları ve 1990'ların travmatik ekopolitik süreçleri düşünüldüğünde, elbette AK Parti'ye ihtiyaç vardı. Kanımca AK Parti'nin devrimci yanı, merkez sağ ile merkez sol olarak ayrışmış siyasete takılmaması ve "siyasette yeni merkez inşasına yönelmesi" oldu. Ve bunu başardı da. Milleti, siyasetin odağına yerleştiren, vesayet kurumlarıyla kurallarını tasfiye eden AK Parti, kısa sürede "kitle partisi" kimliği kazandı ve bu kimlik zaman içinde "hâkim parti" konumuna kadar evrildi.
AK Parti'nin kurumsallaşma kararlılığı ve siyasette kalıcı, uzun ömürlü olma iddiası ise liderlik vasıfları, net duruşu ve halka erişebilme kabiliyeti ile doğal olarak Tayyip Erdoğan ismi ile birlikte anlam kazandı. Erdoğan'ın, "Beşinci evladım"dediği, hatta çocuklarına ayıracağı zamandan fedakârlık yaparak büyüttüğü AK Parti gerek kadro gerekse siyaset yapma biçimi itibariyle hassas kırılma noktalarından geçti. Partideki yol ayrılıkları ve muhtelif eleştirilere rağmen Erdoğan, AK Parti'nin birleştirici gücü olmakla kalmadı, devlet yönetiminde de istikrar ve güvenin mutlak adresi haline geldi.
Farklı karakterlere bürünen müdahale girişimleri (emniyet-yargı, FETÖ'cü askerler, ekonomik ajanlar vb.) ve siyasi tercihleri kökten etkileyebilecek türden türbülanslara karşın Erdoğan ismi, kitleleri peşinden sürükleyebilen, zorlu anlarda ikna edebilen müstesna özelliği ve 20 yıla damgasını vuran icraatı ile dünden bugüne, bugünden yarına yürüyüşün timsali olmayı da sürdürüyor...
***
Gelgelelim 2023 yılındaki seçimler, içeriden ve dışarıdan oldukça değişken unsurların rol oynayacağı, iletişim dilinin ise sandığın sonucunu belirleyeceği bir atmosferde geçmeye aday. Bu da bizi "siyasette yeni dil inşası ve gelecektasarımı" gerekliliğine götürüyor.
Hatırlanacağı gibi 2015 Haziran ayındaki seçimlere (Ahmet Davutoğlu ile) gidilirken siyasal anlatım biçimi sadece yerli tank, top, uçak projeleri üzerine kurulmuş, CHP ise asgari ücret, aile sigortası, çiftçi borçlarına af vb. konular üzerinden seçmene ulaşmayı denemişti. Kuşkusuz her seçimin koşulları kendine özgü. Ancak seçim döneminin halkla ilişkiler yönü, Türk seçmeni nezdinde yıllarca test edilip onaylanmış faktörlerin etkisini kesinlikle doğruluyor.
Örneğin, henüz seçim kampanyasının başlamadığı fakat ülkenin erken seçim havasına girdiği bugünlerde toplumsal mesaj ağırlıklandırmasının yüzde 60 oranında şimdiye kadar yapılan hizmetler, yüzde 20 geleceğe dair hedefler, yüzde 20 oranında da siyasal polemiğe endekslenmesi gayet anlaşılabilir.
Bu oransal dağılımın, 2023 başından itibaren, "kapsayıcı siyaset dili" etrafında güncellenmesi beklenir. Mesela... Yüzde 40 oranında yarına dair umutlar ve yenilikçi yaklaşımlar, yüzde 40 oranında halkın günlük yaşamını rahatlatan mali önlemler, yüzde 10 oranında eğitim, sağlık, konut, ulaştırma altyapısındaki muazzam yatırımlardan doğan büyük dönüşüm ile yüzde 10 oranında muhalefete cevap içerikli beyanlar olabilir.
***
"OTTOMAN!"
Geçtiğimiz ay gerçekleşen NATO Madrid Zirvesi sırasında liderler seviyesinde kameralara yansıyan bir diyalog hem ilgi çekmiş hem de merak uyandırmıştı. Bugünlerde, Birleşik Krallık Başbakanlık koltuğunu bırakmaya hazırlanan Boris Johnson, ABD Başkanı Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçen o kısa konuşma, zirveden geriye kalanlar arasında iz bırakmıştı. Kayıtlarda Johnson'ın, "çok güzelsin" dediği duyulmuştu. Meğer öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden'a, Johnson'ın Türkiye kökenlerini ve biraz Türkçe bildiğini söylemiş. Johnson kendisini "Ottoman, Ottoman!" diye takdim edermiş
Yorum Yazın