Tüm partiler, Mart 2024 yerel seçimleri için hazırlıklarını sürdürüyor. Yer yer adaylarını ilân edenler olsa da gözler elbette Cumhur İttifakı'nın açıklayacağı adaylarda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın siyaset tarzında, teşkilatların ve belediyelerin her zaman özel bir yeri oldu. Siyasetin, tabandan tavana doğru şekillendiğini bilen ve AK Parti'yi bu ilke etrafında kurumsallaştıran Erdoğan, yine titiz bir çalışma içinde. Partinin, kılcal damarlarına kadar nüfuz eden, çok çeşitli kaynaklardan gelen görüş ve önerileri değerlendiren Cumhurbaşkanı, en geniş tabanlı analizle sonuca varma yaklaşımını sürdürüyor.
Bu öyle bir model ki...
Hem insani sınırlar dâhilinde ulaşılabilecek tüm verileri analiz etmeyi içeriyor. Hem de büyük bir gayreti ve muazzam bir tevekkülü bünyesinde barındırıyor.
Bir başka anlatımla...
"Yapılabilecek her şeyi yaptık. Bundan sonrası milletin tercihi, Allah'ın takdirine bağlıdır" teslimiyetini yansıtıyor.
Bu nedenle...
Erdoğan'ın aday belirleme mesaisi sırasında, parti kurmaylarına verdiği mesajın meali de netleşiyor:
"Biz, üzerimize düşeni yerine getirelim. Kendi programımıza göre hareket edelim. Rakibe göre değil, milletimizin beklentisine ve istikbaline göre kampanya yürütelim!"
Bu bir Erdoğan klasiği...
Farklı ittifakların, iş birliklerinin, partilerin faaliyetlerine, mutabakat arayışlarına takılmadan, kendi kurgusunu siyasi rakiplerine kabul ettirmek!
Bu inanç... Erdoğan ile milleti arasındaki gönül köprüsüyle de doğrudan ilintili. Siyasetin merkezine milleti yerleştiren ve devleti, millete göre işleyen mekanizmaya dönüştüren Erdoğan, elbette bu milletin ferasetine güveniyor. Bilhassa "hizmet siyasetinin" ve "merkezi yönetimle uyumun" yerel idareler seçiminde etkili olacağını öngörüyor.
Bu vesileyle Cumhur İttifakı bağlamında önemli bir hususu hatırlatayım...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, belediye başkan adayları belirlenir ve AK Parti ile iş birliğinin boyutları biçimlenirken hassas mesajlar verdiği belirtiliyor...
Sn. Bahçeli'nin partideki arkadaşlarına, "Önce milletim, önce devletim" prensibini her fırsatta en güçlü şekilde vurguladığı, yani il ve ilçe ölçeğine takılmamak gerektiğini söylediği biliniyor.
Erdoğan-Bahçeli arasında, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından devletin ve milletin bekası adına oluşan güven ortamı, son 7 yılda birçok sınamadan geçti. Hatta siyasi literatüre özgün ve özellikli bir "model ortaklık" olarak yazıldı. Devlet Bey'in, şartlara göre parti içine hatırlatma veya üçüncü tarafların kendisine çeki düzen vermesi adına paylaştığı görüşleri, sanılanın ötesinde yankı buluyor. Siyaset sahnesinin hatta kamusal yetki kullanan aktörlerin tamamınca yakından izleniyor. Fakat bu tarz, hükümet etme sorumluluğunu üstlenen makamların yetki alanına itina da içeriyor.
Özetle...
Muhalefet hangi planı yaparsa yapsın... Hangi siyaset mühendisliğine soyunursa soyunsun... Günün sonunda seçim, "Hesabi olan" ile "Hasbi olan" arasında geçecek!..
Yorum Yazın