Abdulkadir Selvi

Abdulkadir Selvi

Mail: dfdkgjdlgk@hotmail.com

AK Parti grubunun havası nasıldı?

Dövizin ve fiyatların hızla yükseldiği dönemde AK Parti grubunda bir durgunluk vardı. 1 Aralık’taki grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni ekonomi politikası hakkında açıklamalar yapmıştı.

Grup toplantısından sonraki kısa süreli sohbetimiz sırasında ise “Milletvekillerine bilgi vermeniz iyi oldu. Milletvekillerinin bilgilendirilmeye ihtiyacı vardı” demiştik.

Ekonomiyle ilgili kararların devreye girmesinden sonra gözlemlerde bulunmak için Meclis’teydik. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ile Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer birlikte geldiler. Etraflarında kalabalık bir heyet vardı. Ticaret Bakanı Mehmet Muş ise Meclis’e adım attığı anda sorularla karşılandı. Muş, fiyatlarda gerileme beklediklerini söyledi. Sanıyorum sadece beklemiyor, o yönde çabaları da var.

MİLLETVEKİLLERİNİN MORALİ

Pandemi sürecinde Meclis’e gelişi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılamada sadece grup başkanvekilleri ve genel başkan yardımcılarından sayılı isimler yer alıyor. Ancak dün Erdoğan, kalabalık bir grupla Meclis’e giriş yaptı. Dünkü grup toplantısının havası da farklıydı. Dövizin yükseldiği sırada durgun olan milletvekillerinin morali, doların düşmeye başlamasıyla birlikte yükselmişti. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının sık sık alkışlarla kesilmesinden anlamak mümkündü. Erdoğan’ın konuşmasının bir yerinde milletvekilleri ayağa kalkarak uzun süre alkışladılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup konuşmalarına genellikle o hafta içinde yaptığı çok önemli yurtiçi ya da yurtdışı temasları hakkında bilgi vererek başlıyor. Ama bu kez farklı bir şey yaptı. Konuşmasına doğrudan ekonomiyle başladı. Yeni ekonomi politikasına şöyle bir değindi geçti. Öyle ki her konuşmasında altını çizme gereği duyduğu, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezine dahi değinmedi. Ayrıntılı bir şekilde dövizin düşmesini sağlayan yeni ekonomi kararlarını anlattı. Geleceğe dair umutlu bir konuşma yaptı. Tabii “Bay Kemal”i es geçmedi. Kılıçdaroğlu’nu da eleştirdi. Ama hedefinde eski Merkez Bankası Başkanı ve İYİ Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz vardı.

NEREDEN NEREYE DURMUŞ YILMAZ

Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası Başkanı olduğunda ağırlığı olan bir isimdi. Durmuş Yılmaz’ın Merkez Bankası Başkanı olduğu dönemde faiz arttırımı yapılıyor, o dönem çalıştığım Yeni Şafak gazetesi ise faiz artırımına karşı çıkıp sert eleştiriler getiriyordu. İplerin gerildiği bir dönemde ekonomi müdürüyle birlikte Merkez Bankası’nı ziyaret etmiştim. Görüşmede Durmuş Yılmaz ve iki yardımcısı da yer almıştı. Durmuş Yılmaz, “Faizleri indirirsek ekonomi, freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı tepemize iner” demişti. Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası Başkanlığı’ndan emekli olunca Genel Yayın Yönetmeni’nin talebi üzerine görüşmüş, Yeni Şafak’ta ekonomi yazarlığı teklifi götürmüştüm. Bir süre düşündükten sonra medyadan gelmediği için köşe yazarlığı yapmasının kolay olmayacağını, üzerinde Merkez Bankası Başkanlığı yapmış olmanın baskısını hissedeceğini söylemişti.

Durmuş Yılmaz bizim için, evinin önündeki ayakkabıların fotoğrafının çekilip beyaz Türkler tarafından aşağılanmak istenmesi ile mağdur birisiydi. O yüzden sahip çıkmaya çalışırdık.

TROL YILMAZ

Ama ne zaman ki Durmuş Yılmaz siyasete girdi... Bir girdi, pir girdi. Büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz gitti, ‘Trol Yılmaz’ geldi. Artık skandal çıkışlarıyla gündem olan bir Durmuş Yılmaz vardı. Lütfi Elvan’ın bakanlıktan alınacağını iddia etmiş, “Bu gece Resmi Gazete’yi takip edin” demişti. O gece Resmi Gazete’nin internet sitesi çökmüştü. Doların düştüğü sırada ise bu ülkenin bir evladı olarak sevinmesi gerekirken, rahatsız olmuş “Bu bir alım fırsatı” demişti.

STOCKHOLM SENDROMU

Durmuş Yılmaz’la ilgili ayrıntıları neden paylaştım? Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Senin evinin önündeki ayakkabılarınla, ailenle dalga geçenlerle yürüyorsun” dedi ya, ondan dolayı.

Durmuş Yılmaz’ı küçük gördüler. Aşağılamaya çalıştılar. Ama Erdoğan ona rağmen Durmuş Yılmaz’ı Merkez Bankası Başkanı yaptı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını engellemek için 367 kararını çıkardılar, 27 Nisan e-muhtırasını verdiler. Erdoğan, Abdullah Gül’ün arkasında durup onu cumhurbaşkanı yaptı.

Ali Babacan ekonomi bakanı olunca bugün alkışlayanlar, “Bebecan” diye dalga geçiyordu, Erdoğan onu yıldız yaptı.

İHANETİN KAHPESİ

Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken Kemal Kılıçdaroğlu”İleri derecede geri zekâlı” diye hakaret etti. Bu millet onların hakaretlerine karşı durdu. Erdoğan onların hakaretlerine karşı, bu isimleri en tepe noktalara taşıdı. Ama onlar bugün kendilerine hakaret edenlerle birlikte Erdoğan’a hakaret etmek için sıraya girmiş durumdalar. Erdoğan’ı tasfiye planlarının tam göbeğinde yer alıyorlar. Ali Babacan, Erdoğan’a hakarette Kılıçdaroğlu ile yarışıyor.

Elbette ki herkes kendine yakışanı yapar ama ben bunun adını koyamıyorum. ‘Stockholm Sendromu’ diyorlar ya, o bile bunu anlatmaya yetmiyor. Stockholm Sendromu’nun bile anlaşılır bir tarafı var. Burada ihanetin en kahpesi yaşanıyor.

EKONOMİ POLİTİKALARINA DESTEK

Cumhurbaşkanı’nın mesajlarına dönecek olursak Erdoğan yeni ekonomi programına güçlü bir şekilde destek verdi. “Dün açıkladığımız program hamdolsun amacına ulaşmıştır. Milletimiz bu programdaki tedbirleri ve kararlı duruşumuzu takdirle karşılamış, benimsemiş, piyasalar da buna uygun adımları atmıştır” dedi.

Daha önceki konuşmasında değindiği için OHAL iddialarına, Kontrollü Kambiyo Rejimi’ne geçileceği yönündeki safsatalara değinmedi ama serbest piyasa kurallarından vazgeçilmeyeceğinin altını çizdi.

UMUTLUYDU, UMUT VERDİ

Grup konuşmasını izlerken, Meclis’e geliş gidişi sırasında milletvekilleriyle diyaloglarını takip ederken bir nokta gözümden kaçmadı. Erdoğan yeni programa inanmış. Yeni programdan umutlu. O nedenle umutlu konuştu. Umut verdi. Milletvekillerinin morali yükseldi. Şimdi sıra piyasaların ve halkımızın moralinin yükselmesinde.

Ekonominin şimdi iki sihirli dokunuşa ihtiyacı var: Biri güvense diğeri moral...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar