Bugünkü yazım, mütefekkir değerli büyüğüm merhum Ahmet Tevfik Ozan ağabey ile davadaş sanatçı duyarlılığımız hassasiyetinde paylaştıklarımızı, ani vefatının verdiği acı ile ortak dostlarımızdan aldığım intiba çerçevesinde, maksadımı aşan beni de derinden üzen bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiğim ‘’Ahmet Tevfik Ozan Öldü’’ başlıklı 17 Ocak 2021 tarihli yazımda bir düzeltme, en önemlisi de helalleşme adınadır!
Söz konusu yazımda, "satılamayacağını bile bile ısrarla şiir kitabı basmaktan da birikmiş borçları varmış! "bir üniversiteye dışarıdan görev yapma isteği, üniversite tarafından REDDEDİLMİŞ! Haliyle de emekli olduğu üniversitenin lojmanından taşınma vakti gelmiş...! Eşyalarını toplayıp yeni eve bir kısmını yollamış, kalanları da toplamak için ailesini yeni evlerine bırakıp, belki de kimselerle paylaşamayıp, taş duvarlarla paylaştığı hatıralarıyla yıllarını geçirdiği lojmanda tek başına kalmış...!" ifadelerimin tamamen yanlış anlamadan kaynaklandığını, bizzat merhumun evladı Sayın Mehmet Seyda OZAN kardeşimin üzülerek bana ifadesiyle, “Tamamen yanlış" olduğunu, acılı günlerinde kendilerine bir de bu hususu yük etmiş olmaktan da üzüntü duyduğumu beyan ederim!
Aslına bakarsanız, olayın çok daha farklı yürek yakan bir yönü var ki, işte o yön tamamen benim merhum Ahmet Tevfik Ozan ağabeyimi ve diğer ağabeylerimi bağlıyor, yüreğimizi de dağlıyor!
Sevgili Mehmet Seyda OZAN kardeşim, merhum babanızla eskiye dayanan mazi birlikteliğimiz, bir başka tabirle bendenizin ayak izlerini takip etmeye çalıştığım bir büyüğüm, bir gönüldaşım olması, bütün bu vasıfların ötesinde de ortak sanatçı kaderimiz, “Yalnızlık” !
Dün araç dediğimiz enstrümanların, bugün ülkü, dün ülkü dediğimiz değerlerin, bugün araç olduğunun acısı kavururdu içimizi!
Hele Elazığ dendiğinde, hepimizin bir büyük abisi Bünyamin Eroğlu ismi bizim kuşağın ağabeyi, merhumun kuşağının “Gakgo” su vardı!
Ani vefatı ile neler yaşadığımızı, Elazığ kültür sanat hayatı için emeğinin karşılığında yapılan vefasızlığı bildiğim için söylemeden geçemem!
Yine, Elazığ Tiyatrosu dendiğinde ilk akla gelen can kardeşim bir Rıdvan Dağlar vardır!
Ölmedi, yaşıyor yaşamasına da bilen eden var mı?
Neden, Elazığ Belediye Tiyatrosu’nda değil bir Rıdvan Dağlar?
Hadi, bir yanlışlıktır oldu, hali hazırda neden Elazığ Belediye Tiyatrosu’nda değil?
İşin aslını yazayım da tam olsun!
Babanızın ölümü bana bundan sonra yürüyeceğim yolda, dalsız yürüyeceğimin acısını yaşattı!
Zaten o kadar azlardı ki..!
Belki de sahipsizliğe doğru hızla gidişimin korkusu diyelim buna!
O ara, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu seyretmiştim, Halk TV’de!
Nazım Hikmet’in doğumunu kutluyorlardı ve kimler yoktu kimler..!
Tiyatrocusu, şairi, entelektüeli, sanatçısı nasıl da birbirlerini övüyorlardı!
Belki de kıskandım!
En çok da geleceğe dair neler yapacaklarını konuşuyorlardı, tiyatronun, şiirin, sanatın, edebiyatın her dalına dair..!
İşte, böyle anlarda hep merhum babanızı arardım, ya da aramama kalmaz, o sosyal medyadan derdi diyeceğini ve ben bir beğeni ile teşekkür ederdim, paylaşırdım!
Dertleşirdim... Bilirsin , merhumun şehirleşme, çevre, kısaca insana dair çok güzel tespit ve teşhisleri vardı!
Onun için, o doktor değil, hekimdi!
Hekim yürekli Ülkücü..!
Mehmet Seyda OZAN kardeşim, var sen o yazıyı yok say ki, o yazı toptan yanlış!
O’na öldü diyemem..!
#AhmetTevfikOzanÖlmedi
Yorum Yazın