Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Mail: shjbjdsk@hotmail.com

Ah Hasan ağabey ah!

Sınırlarımızın hemen yanıbaşında, 1980-1988 arası Irak İran savaşı, derken Irak ABD, derken adı Arap Baharı neticesi felaket, kan, gözyaşı, göç olan savaşlar silsilesi...!

Bu savaşlar yaşandığı ülkeler kadar, bizi de cenderesinin içerisine aldı ister istemez!

Hani, bir söz vardır, "Komşudaki yangın komşuya sıçrar" işte tam da bu sözün ifade ettiği gibi yangının alevi zaman zaman bizi de yaktı!

Tam yangın bitti derken, şimdi de Rusya Ukrayna Savaşı...

Nasıl, diğer savaşlarda atılan roketler Kilis, Gaziantep, Hatay'a düşmüş insanlarımızın ölmesi, sakat kalmasına sebep olmuşsa, şimdi de İstanbul Boğaz'da mayınlar, serseri mayınlar...

Etin alıp başını gittiği bu zamanlarda, insanımız hiç olmazsa balık yer derken, ortada balık yok!

Sebep, boğazdaki serseri mayınlar!

Hülasa, bu Anadolu topraklarını kendinize vatan tutmuşsanız, dünyanın her hangi bir yerinde bir ülke hapşırsa, biz nezle oluruz.

Dikkat ederseniz, her bir savaş ekonomik bir krize sebep oluyor.

Önceki Irak İran, Irak ABD, sonrasında aşı Arap Baharı olup, Suriye'den vuran alevin bizi yaktığı savaş enerji krizi getirmişti

Şimdi ise, neredeyse dünya buğday ihtiyacının yarısını karşılayan buğday ve ayçiçek yağının üretildiği, Ukrayna ile Rusya'nın savaşı...

Allah'a hamd olsun ki, yağan karlardan barajlar doldu da su krizi olmayacak!

İstanbul'un bu gündeminden de uzaklaşmak için bir vesileyle, İzmir Bergama 'ya yolum düştü. Tam da yemek yeme vakti ne yeriz derken, kendimizi bir esnaf lokantasının önünde[1] bulduk. Ne yalan söyleyeyim sevinmedim de değil !

Söylemesi ayıp tas kebabı, yoğurtlu bakla ve turp otu sipariş verip, bismillah deyip, ilk lokmaları yediğimde aman Allah'ım...!

İnanır mısınız, 25 yıl önce yediğim tatları buldum!

Son zamanlarda bir ilimize yolunuz düşse, vahşi emperyalizm marka yiyeceklerinden başka bir şey yeme şansınız neredeyse sıfır.

Çünkü, artık şehir lokantaları, esnaf lokantaları yok!

Üstelik babadan kalma Sarmalık isimli esnaf lokantasının işletmecileri üzerlerinde önlükleriyle gencecik karı koca!

Gelen çayı yudumlarken dikkatimi çeken iki güzelliği paylaşmak istiyorum sizlerle:

Lokantaya yaşlı , her halinden hali vakti yerinde olmadığı anlaşılan, belki de pazartesi Bergama'nın pazarı olmasından çay, tuz, şeker almak için şehre inmiş bir köylü amcamız... Mercimek çorba istedi , ekşi mayalı kara fırında siyah buğdaydan pişirilmiş bol ekmekle yedikten sonra kalktı, para ödemeden gitti.

Baktım, üzerinde iş elbisesiyle yemek yiyenlerden bazıları da para ödemeden çıkıyorlar!

Kuruluş Osman isimli dizideki Demirci Davut rolümden dolayı işletmeci gençlerin, "Davut Usta resim çektirebilir miyiz " dediklerinde, "Çektiririz elbet de bazıları para ödemeden çıkıyorlar ve siz de istemiyorsunuz " dedim. Bacımız, "Davut Usta olsa verirdi, olduğunda da istemeden verir" demez mi?

Oysa, o esnaf kardeşlerimiz de para kazanmak istiyorlar!

Üstelik her şeye zam gelmişken , kimileri arsızca, yüzsüzce, utanmadan stokçuluk, karaborsa haramına gırtlağına kadar batmışken...

"Olsa verirdi "!

"Olduğunda istemeden verir zaten "!

Bu zamanlarda her sokak başı olmasa da her mahallede esnaf lokantası olsaydı...

Sokaklarımızda, mahallelerimizde esnaf lokantaları vardı, çoğu da şimdiki pizacılar, bilmem nelerin yerinde...

İçime bir hüzün düştü, medeniyetlere beşiklik yapmış Bergama sokaklarında!

Köşeyi döndüğümde karşıma çıkana bakın!

Hasan Ağabey!

40 yıldır bu sermaye, bu tezgahla çalışmış!

Üç çocuk okutmuş üniversitede.

Ah Hasan Ağabey ah!

Arabamızın deposunu doldurup ödediğimiz faturadan dolayı, yol boyu yoldaşım Mustafa ile yaptığımız sohbet geldi aklıma da...

Kusura bakmayın, gerisini yazmaya ar ediyorum.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar