Türkiye'nin 65 yıllık hayallerinden biri daha gerçekleşiyor. Akkuyu Nükleer Santrali'nde elektrik üretimine bir adım daha yaklaşıldı. Biliyorsunuz, dün ilk taze nükleer yakıt santrale geldi. Türkiye de artık nükleer enerjiye sahip ülkeler statüsüne adım atmış oldu.
Hatırlayın, Akkuyu Nükleer Santrali projesi 70'li yıllarda gündeme gelmişti. 1974'te Mersin Gülnar'ın santral için uygunluğu kabul edilmişti. 36 yıl sonra yani 2010'da Rusya ile imzalar atılmıştı. 2017'de inşaat izni çıkarılmıştı. 2018'de de dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Lideri Vladimir Putin temelleri atmıştı.
Yıllarca neden beklenildi?
Nükleer karşıtlığı lobisi öylesine güçlüydü ki, o dönemde iktidarlar siyasi kararlılık gösteremedi.
Peki ya bugün?
O zaman itiraz edenlerin hepsi Türkiye'ye Avrupa'yı örnek gösteriyorlardı. 'Bakın Avrupa kapatıyor, yenilenebilir enerjiye geçiyor' argümanını öne sürüyorlardı.
Fakat Rusya-Ukrayna savaşının ardından Avrupa'da yaşadığı enerji darboğazını aşmak için hemen nükleere sarıldı. Kapanan reaktörleri bir bir açmaya başladı. Hatta yeni projeleri hızlandırdı. Bir anda elektriksiz kalan Avrupalı vatandaşlar bile eylemlerine ara verdi.
Misal, daha geçen pazar Finlandiya'da Avrupa'nın en büyüğü olan Olkiluoto 3 nükleer reaktörü düzenli üretime başladı. İngiltere'de Sizewell C santraline resmi onay verildi. Finlandiya'da yaşlanan nükleer santrallerin ömrü uzatıldı. Belçika'da ise 2025'te kapatılması planlanan 2 santralin faaliyet süresi 10 yıl uzatıldı. Fransa, 14 yeni nükleer reaktör inşa etme planı açıkladı. Hollanda 2, Polonya 3 yeni santral planı üzerinde çalışıyor. Bir tek Almanya'da 3 reaktör kapandı. Fakat orada da iş dünyası ayağa kalkmış durumda... Avrupa'nın enerji kaynaklarının istikrarlı olmadığını reaktörlerin kapatılmasının çılgınlık olduğunu söylüyorlar.
Doğru?
Nükleer enerji kaynağından 7/24 elektrik üretebilirsiniz.
Güneşte ya da rüzgarda bunu sağlayabilir misiniz?
Verimlilik oranlarına bakalım... Nükleerde yüzde 92, gaz-kömürde yüzde 60, rüzgarda yüzde 40. Güneşte daha da düşük... O halde arz güvenliğini garanti etmek için bu enerji kaynağını elektrik üretim kapasitesine dahil etmek gerekmez mi?
Gelelim fiyat konusuna...
Bu konuda da çok fazla algı var.
Şöyle söyleyeyim...
Akkuyu'da üretilecek elektriğin alım fiyatı belli... Türkiye, elektriğin kilovatsaatini 12.35 sentten satın alacak. Üstelik, dünyadaki uranyumun maliyeti ne olursa olsun, diğer enerji kaynaklarının maliyeti ne olursa olsun fiyat değişmeyecek. Bu rakam şu anda Avrupa'ya göre ucuz...
Ayrıca santralin önümüzdeki yıl devreye girdiğini hesaplarsak, fiyat değişmeyeceği için Türkiye avantajlı durumda... Bunun santral devreye girdiğinde vatandaşa da sanayiciye de olumlu yansıması olacaktır.
Akkuyu'dan sonra diğerleri gelir mi?
Türkiye Paris anlaşması 2053 yılına kadar karbon nötr bir ekonomi olma hedefini yakalamak zorunda... Bunun için birkaç nükleer santral daha inşa edilecektir. Zaten Sinop ile görüşmeler devam ediyor. Belki önümüzdeki dönemde sanayinin yoğun olduğu Marmara Bölgesi'nde Trakya'da da santral yapımına hız verilir.
Yazıyı bitirmeden önce bir parantez daha açmak istiyorum. Bana göre, 'Enerjide tam bağımsızlık' idealiyle adımlar atıp, Türkiye'nin en büyük meydan okumalarından birine imza atan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da, gazda, petrolde, nükleerde dev projelere uluslararası arenada sahip çıkan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar da teşekkürden fazlasını hak ediyor.
Yorum Yazın