Çeyrek asırdır tanıyorum. İşinin delisidir. Aklı fikri, yatırım, istihdam, üretim ve ihracattadır. Çok titiz ve takipçidir. Birlikte çalışılması biraz zordur. Ama heyecanını paylaşırsanız uzun yıllar yol yürürsünüz. Geçenlerde Niğde'de konuştuk. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için "Ekonomi büyüsün diye çırpınıyor" diyor. Bu çabanın hakiki manada karşılık bulmasını önemsiyor. Bu amaçla, deneyim ve birikimlerini özetleyen bir rapor hazırlamış...
Bürokrasi masa başından kalkıp zaman zaman sahaya inerek hayatın içine girmeli, kararlarını öyle olgunlaştırmalı veya revize etmeli.
Devlet, elini iş dünyasının omuzlarından hiç çekmemeli, moral vermeye, yatırımcıyı desteklemeye devam etmeli.
İşsizlik ödeneğinin süresi gözden geçirilmeli, iş aramaktan caydıracak kadar uzun tutulmamalı.
"Kıdem Tazminatı Fonu" mutlaka kurulmalı. Tazminat tutarı, işçinin hesabına yatırılmalı, belli kriterlere göre kullanılmalı.
Üniversite mezunları, sanayinin beklentilerine göre yetiştirilmeli. Deneme süresinde asgari ücretle işe giren gençler kısa süre sonra, "Üniversite mezunuyum ama beni düz işçi gibi çalıştırıyorsunuz" diyerek işten ayrılıyor. Bir bakıma onlar da haklı. Ancak makineyi, hammaddeyi ve üretilen mamulü tanımadan bir mühendis nasıl gelişebilir ki?
Modernizasyon teşviği çok faydalı. Kullanılabilecek durumdaki makineleri hurdaya ayırma şartı olmamalı, dövizle alınacak yeni makineler için borç yükü oluşturulmamalı. İşletmeci, verim alamadığı makineyi zaten yeniler.
Eyüp Doğanlar'ın, maddi hiçbir kaygısı yok. Yaşı derseniz, artık kıdemli. Derdi ülkenin geleceği, gençlerin umudu, ailelerin huzuru. Türkiye'nin en büyük zenginliği olan müteşebbislerine ve insan kaynağına sahip çıkıldıkça, kalıcı büyüme ve refah artışı sağlanacağının en canlı örneği.
ADALET VE KALKINMA...
Külliye'de dün 24.dönem adli yargı hakim ve cumhuriyet savcıları için kura çekme töreni vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin adalet ve kalkınma başarısının sırrını, "Devletin, milletle beraber yürümesi ve kendisini yenileyebilmesi" olarak açıkladı. Erdoğan, "Adalet sisteminin işleyişini güçlendirmek, yargıya ve kararlarına güveni en üst düzeye çıkarmak önümüzdeki dönemde de önceliğimiz olacak" derken, devletin vatandaşı ile karşı karşıya geldiği alanı düzelten idari yargıya dair reformun ipuçlarını da verdi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün, hukukçu bilim insanlarından oluşturduğu komisyonun önerileri ile geliştirilen, TBMM'de milletvekillerinin nihai iradesi ile şekillenmesi beklenen formüller oldukça dikkat çekici...
Kişilerle, kamu kurumlarının taraf oldukları uyuşmazlıkların hızlı ve dostane şekilde çözülmesi için "sulh müessesesi" yeniden yapılandırılıyor. Yani, idarelerin taraf olduğu bazı adli ve idari uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce sulh yoluna başvurulması zorunlu hale getiriliyor.
Adli yargıda tazminat ve alacak davası açmadan, hatta icra takibine başlamadan önce, idari yargıda ise iptal davası öncesinde sulh yolunun denenmesi zorunlu kılınıyor.
Sulh komisyonlarına belli bir miktara kadar olan uyuşmazlıkları nihai olarak sonuçlandırabilme yetkisi veriliyor. Sulh görüşmelerinin olumlu neticelenmesi halinde anlaşılan hususlara ilişkin dava açılamayacağı karara bağlanıyor. Şunu gönül huzuru ile söyleyebiliriz ki... Cumhurbaşkanı ve siyasi ekibi yargıda gerek fiziki şartların gerekse mevzuatın iyileştirilmesi için kesintisiz gayret gösteriyor. Yargının güven endeksini yukarı çekme sorumluluğu ise bizzat yargı mensuplarına, hükümlerinin tutarlılığına ve sonuç üretebilme kabiliyetine kalıyor.
Yorum Yazın