Tarihte iz bırakan olayların belli simgeleri vardır. Görünürde belki küçük ama karşılığı tarihsel süreci kapsayacak kadar büyük olan bu simgeler ne hafızalardan silinir ne de etkisi yok olur. 28 Şubat postmodern darbesine dair bunlardan birini geçen gün gazeteci Emre Efser hatırlattı. "Bin yıl sürecek" dedikleri, on binlerce insanın fişlenip sistem dışına itildiği 28 Şubat darbesinin 25. yılında, o dönem 71 yaşında ölüme terk edilen Medine Bircan'ın hüzünlü hikâyesinin konusu da başörtüsü idi.
Medine Teyze, mesane kanseri ve böbrek yetmezliği rahatsızlıklarından ötürü tedavi görüyordu. Kemoterapi almak için gittiği hastane, Medine Teyze'nin "başörtülü fotoğrafı bulunduğu gerekçesiyle" sağlık karnesini geçerli kabul etmedi. Fotoğrafı değiştirmediği takdirde tedavi edemeyeceklerini söylediler. Fakat Medine Teyze, hem hastalığından ötürü fotoğrafçıya gidip yeni bir çekim yaptıracak güçte değildi hem de kemoterapi aldığı için saçları zaten dökülmüştü.
Medine Bircan'ın oğlu, umutsuzca hastane yetkililerine durumu anlatmaya çalıştı, çok dil döktü ama nafile. Çaresiz kalan evlat, annesinin fotoğrafını götürdüğü fotoğrafçıya, photoshop ile saç ekletti. Medine Teyze, o dönemin teknik imkânlarıyla kesyapıştır saç telleri sayesinde sağlık karnesini alma ve tedavi görme hakkını nihayet elde etti. Ancak, sağlık karnesini aldığı ilk gün, zamanında tedavi olamadığı için vefat etti.
Bu kapkaranlık dönemin hortlağı "irtica"nın ta kendisi görülen Medine Teyze'nin başörtülü hazin hikâyesi, onun canına mal oldu. Nice Medine Bircan'lar soldu 28 Şubat postmodern darbesinde. Ama o dönem hedef gösterilen ve sonuna kadar direnen kahramanlar sayesinde bugün artık bu tür cinayetler işlenmiyor.
***
MUHALEFETİN İMZASI ABD'YE SELAM MI?..
Milli konularda partisinin tutumunu eleştirdiği için CHP'den ihraç edilen Yılmaz Ateş, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmeler yapıyor. Dün de Ukrayna'nın işgali üzerinden 1 Mart Tezkeresi hatırlatması yapmış ve Millet İttifakı ortaklarının ABD'ye teslim olduklarını kayda geçirmiş. 2003 yılında "Irak'ın kimyasal silah kullanacağı" gerekçesiyle 63 bin ABD askerinin Güneydoğu'ya konuşlanması ve Trabzon'dan İskenderun'a kadar deniz ve havalimanlarının kullanımı anlamına gelecek olan tezkereye TBMM'den hayır oyu çıktı. Yıllar sonra ortaya çıkan Wikileaks belgelerinden öğrendiğimize göre dönemin ABD Ankara Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı'na çektiği telgrafta şöyle diyor:
"Baykal'ın liderliği, Türkiye'de çok güçlü derin devletin bütün ipleri elinde tuttuğu iddiasını zayıflatıyor. Baykal'ın uzaklaştırılması ve yerine hiç değilse daha münasip bir muhalefet liderinin getirilmesi, Erdoğan ve AK Parti'ye karşı asker ve yargı yoluyla yapılan baskılara göre daha etkili bir yol olabilir."
Bu münasip kişi bulunmuş olacak ki, malum kaset operasyonu ile Baykal istifa ettirildi ve Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin başına geçti. Aynı çark 2010 Anayasa referandumu sonrasında da işler, MHP ele geçirilemeyince benzer kaset operasyonları yoluyla ve ardından bölünerek süreç devam eder. AK Parti'de de benzer bölünme yaşanır ve 2 parti daha çıkar. Terörle, işgalle, darbe girişimleriyle diz çökertilemeyen Türkiye'yi muhalefetle ele geçirmek istiyor malum büyükler.
Biden, daha aday adayı iken Doğu Akdeniz'de çıkarlarına çomak soktuğu için Türkiye'de iktidarı darbeyle değil, "demokratik yollardan" değiştireceklerini taahhüt etmişti. CHP'nin (ABD'nin münasip olarak nitelendirdiği) Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Biden'a cevabı gecikmemiş ve "Biden Türkiye'ye demokrasi getirecek, NATO da demokrasinin güvencesi olacak" demişti.
Nitekim, 6'lı Millet İttifakı'nın önceki gün açıkladığı "güvenliksiz ve dış politikasız" gelecek programında ABD'yi rahatsız edecek tek bir kelime edilmedi.
Yorum Yazın