Cumartesi akşamı '6+1 Benzemez' diye adlandırılan Millet İttifakı ortaklarının Çankaya Ahlatlıbel'deki buluşmasından çıkan sonuç; 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' adını verdikleri kendi icatları bir sistemin detaylarını 28 Şubat tarihinde kamuoyuna açıklamak oldu. Bazen öyle bir detay vardır ki ne bütüne bakarsın ne de diğer ayrıntılara! İşte; muhalefetin kendisi için 'varlık-yokluk' sebebi haline getirdiği sistem değişikliği birlikteliğini kamuoyuna açıklamak için seçtiği tarih de böyle bir detay: 28 Şubat.
Çok değil, 25 yıl öncesine gittiğimizde yakın tarihimizin en karanlık dönemini ifade eden bu tarihin seçilmesi, iddia ile söylüyorum: Kesinlikle ve kesinlikle tesadüf değildir. Siyaset bilmezlik hiç değildir. Tam tersine bile isteye ve tam da hizmet edilen amaç için seçilmiş bir tarihtir. Sözkonusu kişi ve siyasilerin işaret ve hizmet ettikleri, özledikleri Türkiye hayali için seçilmiş bir tarihtir.
Gelin 6+1'in özlediği ve işaret ettikleri 28 Şubat'ın ne anlama geldiğini hatırlayalım:
Refahyol hükümeti kurulmuş; hükümet hazinenin kaynaklarını iri kıyımlara değil halka aktardığı için işçi ve memur, esnaf memnundu. Ama bu günler çok uzun sürmedi. Çünkü iri kıyımlar rahatsız oldu, çıkarları zedelenenler düğmeye bastı. Medya hükümet aleyhtarı pozisyonunu aldı, iş dünyasının kodamanları, STK'lar, üniversiteler, yargı ve askerler açıkça "hükümeti istemiyoruz" demeye başladılar.
Askerler öne sürüldü, psikolojik harp tüm gücüyle yapıldı, medya üzerinden doğrudan ve dolaylı yıpratma kampanyası sürdü, bununla da yetinilmedi Batı Çalışma Grubu eliyle provoke edilen ve her geçen gün şiddeti arttırılan eylemler yapıldı. Üniversiteler ve yargı; işin içine tümüyle girdi. Özetle; 28 Şubat'ın gerçek anlamı vesayet sisteminin son direnişi olmasıydı. Ekonomik olarak da silahların gölgesinde devlet hazinesini, bankaları soyma, kamu kaynaklarını yağmalama girişimiydi. 2001 ekonomik krizinin başlangıcı, hatta buna zemin hazırlamanın başlangıcıydı. Üzerinden çeyrek asır geçtikten sonra bile hâlâ ilk günün sıcaklığı ve etkisiyle konuşabiliyoruz 28 Şubat postmodern darbesini.
Neyse ki; son 20 yıldır bu ülkenin insanlarının artık bildiklerini korkusuzca anlatabileceği bir ortam var artık. Vesayetin ezdiği, korku duvarlarının örüldüğü ve yaşananların anlatılabildiği, hesapların adalet üzerinden sorulduğu bir ortam var. Nitekim; devletin hazinesinden yağmalanan 400 milyar dolara yakın paranın da hesabı hukuk yoluyla soruldu ve gereken yapıldı, o dönemin aktörlerine bu millet siyasi bedeli de ödetti.
Gelelim bugüne... O kapkaranlık dönemin baş mağdurlarından Erdoğan, 2002'den itibaren milletin oylarıyla milletiyle birlikte bölgesinde lider, dünya devi ülkeler arasında yerini almış, kendi tankını, uçağını, arabasını üretir hale gelmiş bir Türkiye inşa etti. Ama gelin görün ki; vesayetin güdümündeki 90'ların özlemi ile yanıp tutuşanlara göre Türkiye, 'tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşıyormuş' ve tekrar köhnemiş sisteme dönülmesi için 28 Şubat'ta bu sistemin yol haritasını açıklayacaklarmış!
Özledikleri Türkiye'nin ne olduğunu ve bu tarihin tesadüfi seçilmediğini tekrar hatırlatıp, sosyal medyadan alıntı bir sözle bitirelim: 28 Şubatçılara plaket veren Karamollaoğlu, 28 Şubat'ta Harp Akademilerine ders versin diye davet edilen Davutoğlu, 28 Şubat kararlarını uygulayacağım diyen Akşener, 28 Şubat dönemi Türkiye'si özlemi ile yanıp tutuşan Kılıçdaroğlu, 28 Şubat darbecilerini yargılayan Erdoğan'ı devirmek için 28 Şubat'ta dostlar olarak bir araya geleceklermiş!
Gerisini siz düşünün artık!
Yorum Yazın