Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 vizyonuyla ilgili vurgusunu giderek artırıyor. Son konuşmalarında açık bir tespiti ve bu tespit üzerine inşa edilen bir hedefi sürekli dile getiriyor. Buna göre, dünya düzeni derin bir kırılma noktasından geçiyor. Ve Türkiye bu kez fırsatı kaçırmayacak. Hem tespit çok doğru hem de hedef yüzyıllardır süren bir arzuyu dile getiriyor.
Bu konuşmaları duyanlar genelde konuyu 2023 seçimlerine bağlama eğilimi gösteriyor. Ancak bu doğru bir yorum değil. Erdoğan bunu iç siyasetin bir gereği olarak yapıyor olsa çok daha başka bir dil benimseyebilirdi. Ancak öyle yapmıyor.
Dikkat ederseniz, Erdoğan bu sıralar iç siyasi polemiklere nadiren giriyor. Girdiğinde de bütünleştirici bir dili ve Türkiye'nin ulusal çıkarlarını özenle öne çıkarıyor. Bunun karşısında Millet İttifakı bileşenleri maalesef aynı nakaratları tekrar ediyor. Bırakın Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir vizyon ortaya koymayı, gündelik siyaseti bile yürütemez halde bir görüntü veriyor.
Eleştirmek muhalefet partilerinin tabii ki görevi, fakat en temel eleştiri başlıklarında bile ileriye dönük bir vizyon ortaya koyamıyorlar. Ekonomik reçeteleri yok. Güçlendirilmiş parlamenter sistem fikrinin temeli yok. Her şeyden önce bir adayları bile yok. Adaylıkla ilgili tutarlı bir duruşları da yok. Durum bu olunca Türkiye gerçekten yeni bir yüzyıla hazırlanıyorsa elde Cumhur İttifakı'ndan başka bir seçenek kalmıyor.
Erdoğan tüm siyasi kariyeri boyunca hep vizyoner bir lider oldu. Aşılması zor hedefler koydu ve bunları birer birer aştı. Son beş yıl boyunca da dış politika ve güvenlik öncelikli bir siyasette yeni bir vizyon belirledi ve ona doğru yol alıyor. O yüzden de seçmenin en iyi seçeneği bunca yıla rağmen hâlâ Erdoğan.
2023 vizyonuyla ilgili önümüzdeki dönemde iki kritik konuya odaklanmak gerekecek. Birincisi, bu vizyonun ete kemiği bürünmesi gerekecek. Yani daha somut hedefler belirlenmesi icap edecek. Türkiye'nin siyasi ve ekonomik olarak dünya siyasetinde nasıl konumlanacağının açık biçimde tarif edilmesi, toplum tarafından benimsenecek bir plan haline gelmesi gibi.
İkincisi. bu planlamanın uygulamasıyla ilgili. Bahsedilen sadece basit bir büyüme hikâyesi değil. Bir kategori değiştirme çabasından bahsediyoruz. Bunun için de inatçı bir uygulama evresi gerekecek. Devlet kurumlarının işleyişinden ekonominin direncine kadar birçok husus bu direnci sağlayacak nitelikte bir hazırlığa girmek zorunda.
Aslına bakarsanız Türkiye'nin öncelikli güvenlik sorunlarıyla ilgili çok ilerleme kaydedildi. O nedenle güç biriktirmeye ve istikrarlı bir ekonomik büyümeye odaklanma şansı var. Türkiye'nin savunma sanayii alanındaki yatırımları, güçlenen Türkiye gerçeğine oldukça uygun. Fakat tüm bunlar aynı zamanda ekonomik maliyet demek. Bu nedenle önümüzdeki günlerde ekonomik yapının sağlamlaştırılması ve yukarıda bahsi geçen önceliklerle uyumlu hale getirilmesi 2023 vizyonun kaderini belirleyecek. Türkiye eğer bir yüzyıl daha kaybetmek istemiyorsa bu vizyona hem planlama hem de uygulama aşamasında sahip çıkmak durumunda. O nedenle siyasi polemiklere kulakları tıkayıp gerçek işe odaklanmak en doğru tavır olsa gerek.
Yorum Yazın