MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın BeyazGazete.com için Pınar Işık Ardor'a dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yalçın "HDP kapatılacak mı?" sorusuna da cevap verdi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın BeyazGazete.com için Pınar Işık Ardor'a önemli açıklamalarda bulundu.
KAPATMA İÇİN MAKUL SÜRE BEKLİYORUZ!
Siyasetin yoğun bir gündemi var. Erken seçim tartışmaları, yeni Anayasa çalışmaları, Boğaziçin'de yaşanan olaylar ve ittifaklar meseleleri….Tüm bunların yanında HDP'nin kapatılması tartışması şu anda gündemde konuşulmuyor ancak çalışmalar devam ediyor. Hükümet ortağı MHP bu konuda çok ısrarcı. Peki, bu konuda takvim nasıl ilerleyecek? İktidar Partisi ve Sn. Cumhurbaşkanı nasıl bir görüş öne sürecek? Mhp Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'la Beyazgazete.com okurları için konuştum. Yalçın, HDP'nin kapatılması konusunda kararlılıklarının altını çizerken “makul bir süre bekliyoruz” dedi.
HDP'nin kapatılması konusunda partinizin tarafı çok net ve bu konuda bir çalışma yapılıyor. Ancak Ak Parti'nin ve Sn. Cumhurbaşkanının bu konuda çok net olmadığı dillendiriliyor. İttifak ortağınızı nasıl ikna edeceksiniz? Ayrıca “Parti kapatmanın bir anlamı olmayacaktır.” görüşü var. Ne düşünüyorsunuz?
“O KONUDA ISRARIMIZ SEBEPSİZ DEĞİL”
Demokrasimizin olağan işleyişinde bir siyasi partinin kapatılması çok istenen bir durum değil. Kaldı ki MHP Türk demokrasisinin kurum ve kuralarına, gelenek ve teamüllerine sıkı sıkıya bağlı bir siyasi partidir. MHP parti kapattırmaya hevesli de değildir. Ancak öyle durumlar ve olaylar vardır ki parti kapatmak antidemokratik bir eylem değil, aksine demokrasinin selameti için elzem olur. HDP için durum tam da böyledir. Yani MHP'nin, HDP'nin kapatılması konusundaki ısrarı sebepsiz değildir. HDP, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne açıkça düşmandır, yıllardır devletin mücadele ettiği eli kanlı terör örgütü PKK'nın siyasi kanadıdır ve bunu inkâr da etmemektedir. Siyasi Partiler Kanunu'nda bir siyasi partinin kapatma gerekçeleri sıralanırken âdeta HDP tarif edilmektedir. HDP devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı fiiller işlemektedir. HDP Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü üzerine değil; milletimizin et ve tırnak gibi ayrılmaz bir parçası olan bir etnik unsuru, Kürt kökenli vatandaşlarımızı ana gövdeden koparmak ve parçalamak üzerine siyaset yürütmektedir.
“HDP ALENEN VATANA İHANET İÇİNDE”
Üstelik bu amacına silahlı eylem ve cinayetlerle, güvenlik güçlerimizi şehit ederek, halkın belli bir kesimini toplumun bütününe ve devlete başkaldırmaya teşvik ve tahrik ederek ulaşmaya çabalamakta. Bu eylemlerini gerçekleştirirken de yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan yardım almakta. HDP resmen, alenen vatana ve millete ihanet içindedir.
“BİR DAHA ASLA SİYASET YAPAMAYACAK DÜZENLEME LAZIM”
Bunlar, bir siyasi partinin bir daha açılmamak üzere kapatılmasını gerektiren affedilmez suçlardır. Mesele HDP iken bir siyasi partiyi kapatmak hiçbir zaman bugünkü kadar anlamlı olmamıştır. Bütün bunları muhataplarımıza anlattığımızda eminiz ki bize hak vereceklerdir. MHP olarak Siyasi Partiler Kanunu'nda siyasi partilerin faaliyet alanı ve tarzı açısından daha net hükümler yer almasından yanayız. Ayrıca sözünü ettiğimiz suçları işleyen kişilerin bir daha asla siyaset yapmamasını sağlayacak açık düzenlemeler getirilmeli, yani bu konudaki hükümler hem tüzel hem de gerçek kişiler için caydırıcı olmalıdır.
HDP'nin kapatılması konusunu partinin seçmenlerine nasıl anlatacaksınız? Seçmenin yönünün nereye evrileceğini düşünürsünüz?
“KAN SİMSARI, TERÖR MAKİNASI!”
HDP, seçmenine ihanet eden ve farklı partilere oy veren iki seçmen komşuyu birbirine düşman eden bir örgüt. HDP, seçmenlerinin evlatlarını terörist hâline getirip onların kanları üzerinden siyaset yapan bir oluşum. HDP; hem parti örgütü elemanlarının hem de üyelerinin hayatını karartmakta, geleceğini yok etmektedir. HDP insan ve kan simsarı, terör makinesi olmuştur. Ancak varlıkları üzerinden kumar oynadıkları insanlar artık HDP'den bıktı, usandı. Diyarbakır annelerinin ve orada onlarla beraber bulunan babaların verdiği anlamlı ve cesur mücadele sayesinde, HDP'nin bütün pislikleri gözler önüne serildi. Aileler; dağa kaçırılan, eline silah verilerek hayatlarıyla oynanan çoğu henüz buluğ çağındaki çocuklarının akıbetinden korkuyor. Onlar evlatlarının terörist değil; öğrenci, çalışan, vatanına milletine faydalı gençler olarak kalmasını istiyor.
“BASKIYLA OY DEVŞİRME DÖNEMİ KAPANDI”
Bir zamanlar HDP/PKK'nın at oynattığı kırsalda ve kendi yasa dışı fiillerini silahla dayattığı dağlarda artık devlet otoritesi hâkim. HDP'nin il ve ilçelerde korkuyla baskıyla oy devşirme dönemi de kapandı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da HDP'ye oy veren seçmenler artık hür iradeleriyle sandığı gitme imkânına kavuştu. O bakımdan HDP'nin seçmenlerine ulaşmak, onlarla temas kurup siyasi tercihlerini Türkiye'nin selameti istikametinde değiştirmelerine müzahir olmak zor olmayacaktır.
Bu konuda takvim nedir? Ne zaman başvuru yapmayı düşünüyorsunuz? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bekleniyor sanırım.
“EĞER GİRİŞİM OLMAZSA KAPATMA BAŞVURUSU YAPACAĞIZ”
Biliyorsunuz, kapatma davası Siyasi Partiler Kanunu'nun 99 ve 100. maddeleri uyarınca bir siyasi partinin, bu Kanun'un dördüncü kısmında yer alan hükümleri ihlâl etmesi sebebiyle veya Anayasa'da yazılı nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılır. Kapatma davasının açılması üç şekilde olur: Birincisi re'sen, ikincisi Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle, üçüncüsü de bir siyasi partinin talebi üzerine. Bu konuda takvim üç seçenekten birinin hayata geçmesiyle başlar. MHP olarak biz üçüncü şıkka gelmeden önceki adımların seyrine göre hareket edeceğiz.
“KAPATMA İÇİN MAKUL SÜRE BEKLİYORUZ!”
Eğer HDP'nin kapatılması için bizim dışımızda bir girişimde bulunmaz ise üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirerek kapatma başvurusunda bulunacağız. HDP'nin, PKK çizgisindeki partiler silsilesinin son halkası olduğunu sokaktaki çocuklar bile biliyor. Biz, PKK'nın kanlı eylemleri ve kudurduğu partilerin örgütle iltisakı üzerine, KCK'nın çalışmaları üzerine sıkı bir çalışma yürüttük. “Makul süre” bekleyeceğiz ve gerektiğinde, zamanı geldiğinde harekete geçeriz.
İttifaklar konusunda iktidar partileri olarak önemli söylemler ve adımlar atıyorsunuz. İyi Parti'ye Sn. Bahçeli “Evine dön.” çağrısı yaptı. Beklenen geri dönüş olmadı mı yoksa her an her şey olabilir mi?
“İP'E ÇAĞRI BU PARTİNİN MİLLİYETÇİLİK İDDİALARINDAN”
Bilindiği gibi, gerek MHP ve gerekse Ak Parti milliyetçi ve muhafazakâr kitlelere hitap eden partiler. Dolayısıyla Cumhur İttifakının tavrı da milliyetçi, muhafazakâr mukaddesatçı bir çizgide yürüyor. Resmen olmasa bile fikir ve inanç tabanında buluşan siyasi partilerin, bilhassa ülkenin menfaatleri ve milletin bekası söz konusu olduğunda, politik bir potada olmasa bile bir fiilî konsensüste buluşmaları beklenir. Bugün Türkiye önemli bir dönemden geçiyor, içeride ve dışarıda millî mutabakatla yola devam edilmesini gerektiren önemli sorunları var. Bu konuda milliyetçi ve muhafazakâr çizgide olduğunu öne süren partilerin, Marksist ve bölücü kulvardaki partilerle -bırakınız ittifakı- asgari düşünce birliği içinde bile olmaları mümkün değildir. Sayın Genel Başkanımızın İP'e çağrısı da bu partinin milliyetçilik iddialarıyla alakalıdır. “Madem milliyetçi düşünce iklimine ait olduğunuzu öne sürüyorsunuz, yeriniz ve yuvanız HDP/PKK ile yol arkadaşlığı eden CHP'nin yanı olmamalıdır!” anlamındadır. Sayın Bahçeli söz konusu çağrısını birden fazla defa tekrarladı. Gerisi bu çağrıya muhatap olanların bileceği iş… Biz oturup bu konuda çetele tutacak değiliz.
Keza Saadet Partisiyle olası bir ittifaka hazır mısınız?
Cumhur İttifakının sorumlu ve özenli bir üyesi olan MHP adına bu konuda şahsen topa girmenin doğru olmadığını düşünüyorum. İsterseniz başka sorulara geçelim.
Yeni Anayasa değişikliği tartışmasını Sn. Cumhurbaşkanı başlattı. Peki, bunun için muhalefetten de destek almak gerekecek. Eğer bu gerçekleşmezse referanduma mı gidilecek ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek 'yeni Anayasa' önerisinin amacının 'tek adam rejimini devam ettirmek için Anayasa'yı kendilerine uydurmak' olduğunu söyledi ve 'Masada olmayacağız.” dedi. Yani referandum mu yolda?
“MİLLETİN DESTEĞİ OLMADAN ESKİYE DÖNMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Onların tek adam rejimi dediği ve içlerine bir türlü sindiremedikleri yönetim modeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Bu sistem gökten zembille inmedi. Hukuki ve demokratik meşruiyetini hem Ak Parti ile MHP arasındaki siyasi konsensüsten, hem de güçlü bir halk desteğinden alıyor. Arkasında demokrasi dışı dinamik unsurlar, vesayet odakları değil, bizzat millet duruyor. CHP sözcülerinin feveranı ve hazımsızlığı da bundan. Çünkü milletin desteği olmadan Türkiye'de bir yönetim modeli değişikliğine gidilmesi veya eskiye dönülmesi mümkün değil. Hem bir darbe Anayasa'sı olan 1982 Anayasa'sından en çok da şikâyet eden muhalefet cephesi değil mi? Kapalı kapılar ardında ve kamuoyundan kaçırarak şer unsurlarıyla bir alternatif Anayasa çalışması yapanlar bunlar değil mi? Buyursunlar onlar da katılsınlar bu sürece. Her şey milletimizin bilgisi altında, mesele kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırılarak gerçekleşsin. Eğer hazırlık sürecinde yer almadıkları gibi Cumhur İttifakının son şeklini vereceği yeni Anayasa metninin ileride Meclis'te yapılacak görüşmelerinde de bulunmazlarsa kendi bilecekleri iş.
Ancak Türkiye'nin girdiği yeni yolda; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini olgunlaştıracak uyum yasalarının tamamlanması kadar, ülkemizin güncel ihtiyaçları ve zamanın şartları doğrultusunda Anayasa'nın da kâmilen yenilenmesi elzemdir.
Twitter'ın Sn. Bahçeli ve Sn. Soylu'ya uyguladığı kısıtlama gündemin önemli konuları arasında yer alıyor. Siz de çok yüksek dozda tepki verdiniz. Peki, ama eski ABD Başkanı Trump da aynı durumu yaşadı. Çözüm ne? Buna dijital faşizm diyenler var. Bu büyük güçle nasıl baş edilecek?
“SİYASETÇİLER ELLERİNİ KAPTIRDI!”
Twitter'in eski ABD Başkanı Trump'ın tweetlerini sansürlemesi, bu ülkede de şiddetli tepkiyle karşılandı. Trump'ın tweetlerine uygulanan sansürün, ifade ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayan antidemokratik bir tutum olduğu konusunda Amerikan kamuoyunda genel bir kanaat var. Buna biz de katılıyoruz. Şurası bir gerçektir ki sosyal medyanın medyatik etkisinin diğer unsurların önüne geçerek, sosyal hayatı yönlendirmeye başlaması çok eski değil. Son yıllarda bu; bütün dünyanın, bütün ülke yönetimlerinin ve hatta topluların sorunu hâline geldi. Sosyal medya kuruluşları dünyada milyonlarca, hatta milyarlarca takipçiye hitap ederek onların eğilimlerini ve tepkilerini yönlendiriyor. Bunun kontrolü ve hukuki zemine oturtulması zor ama çok gerekli. Çünkü bu kuruluşlar hadleri ve yetkileri olmadan medyaya tanınan hakların ötesine geçerek kendi kurallarını hem geniş kitlelere hem de ülke yönetimlerine dayatıyorlar. Zaman içinde sosyal medya platformlarının geniş kitlelere ulaşmasından yararlanan siyasetçilerin bu alanı sıkça kullanmaya başlaması, Twitter başta olmak üzere bazı kuruluşların eline güçlü kozlar verdi. Siyasetçiler onlara ellerini kaptırdı, şimdi kollarını kurtaramıyor.
“BU DURUMA ACİL ÇÖZÜM BULMAK LAZIM”
Bu işe, hem Türkiye'de hem de bütün dünyada geçerli olacak hukuki düzenlemeler getirilerek acilen çözüm bulunması gerekiyor. Ben onun içindir ki bütün uluslararası kurum ve kuruluşları, bütün ülke yönetimlerini ortak hareket etmeye çağırdım. Hem toplumları ve bireyleri, hem de onları yöneten siyasetçileri; kimler tarafından yönetildiği bilinmeyen, dipsiz kuyudan farksız sosyal medya platformlarının tahakküm ve tasallutundan kurtarmak gerekiyor. Bu platformları olması gereken sınırlarına çekmek icap ediyor. Aksi takdirde bunlar önümüzdeki dönemde, uzay karanlığına benzeyen mevcut boşluktan yararlanarak daha da ileri gider ve dünyayı yönetme iddiasına bile girerler.
“SANAL DİKTATÖRLER ÜRETEN TEHLİKELİ ORTAM VAR”
Bu da ulusal ve uluslararası aktör, uluslararası ilişkiler, politika ve yönetim gibi kavramların tanımını kökünden değiştirerek sanal diktatörler ve tiranlar üreten tehlikeli bir ortamın yerleşmesine zemin hazırlar. Hatta demokrasileri ve demokratik yönetimleri bile sanal kuralların bağımlısı ve esiri hâline getiren ucube bir süreç başlayabilir. Bunun içindir ki başta Genel Başkanımız Sayın Bahçeli olmak üzere birçok siyasetçi, Twitter'ın başına buyruk tutumunu bir tür faşizm olarak nitelendirdi.
Boğaziçi olayları için ne düşünüyorsunuz? Bu olay Gezi olaylarının başlangıcına benziyor mu? Kim veya hangi güç bunu istiyor ve amaç ne?
“BIDEN'DEN SONRA KOMPLO TEORİLERİ HAYATA GEÇMEYE BAŞLADI”
Batı'nın Türkiye'yi bir uydu devlet olarak kontrolünde tutma planları doğrultusunda askerî ve sivil darbeler üretip bunları desteklediği, sokak hareketleri ve şiddet eylemleriyle hükümetleri hizaya getirmeye çabaladığı biliniyor. Aynı kafanın, toplumsal yönelimleri algı yönetimi metotlarıyla yönlendirmeye çalıştığı biliniyor. ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, son yıllarda bağımsızlık yanlısı politikalar takip eden, bölgesinde ve dünyada güçlü bir aktör olarak sivrilen Türkiye'de, yönetimi demokratik yöntemlerle iş başından uzaklaştırmak için muhalefete destek verdiler, ancak başarılı olamadılar. Bunun üzerine antidemokratik yollardan iktidarı değiştirme hesapları düşünceden fiiliyata geçirilmeye başlandı.
“TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ METOTUNU TEKRAR DENİYORLAR”
15 Temmuz ihanet kalkışması, bu amaçla planlanmıştı, ancak karşısında millî iradeyi buldu. Joe Biden'in ABD'de iş başına gelmesinden sonra ise önceden birer komplo teorisi olarak konuşulan yeni bazı planlar yavaş yavaş kuramdan pratiğe geçmeye başladı. Yenilen pehlivan güreşe doymaz misali, yerden kalkıp yeni hamlelerin peşine düştüler. Boğaziçi Üniversitesindeki kalkışma, bir rektör ataması meselesi değil elbette. Artık eskimiş, toplumda karşılığı olmayan, köhne bir toplum mühendisliği metodu hayata geçirilmeye çalışılıyor. Uygulayıcıları ve destekçileri de başta CHP olmak üzere zillet ittifakının üyeleri… Eylemlerde kullanılan elemanların çoğu, HDP/PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin militanları. Fakat artık bu tür girişimlerin arkasında kitlesel halk desteği yok. Öteden beri Türkiye'de toplumsal barış ve huzuru bozmaya dönük sokak eylemlerinin taşeronu olan Marksist sol gruplar marjinalleştikleri için sokaklara çıkıp terör estirecek fazla eleman bulamıyorlar. Hatta çocukları bile sokaklara sürmeye çalışıyorlar. Herkes biliyor ki Türkiye artık eski Türkiye değil. Ülkemizde güçlü bir yönetim anlayışı ve on destekleyen güçlü bir halk iradesi var. Hepsinden de önemlisi, egemenlik haklarına; birlik, bütünlük ve bekasına dönük tehlikeler karşısında müteyakkız bir millet var.
Sn. Bahçeli'nin CHP için “Türkiye'nin bir millî güvenlik meselesine dönüşmüştür.” sözlerini sormak isterim. Mevzuubahis ana muhalefet partisi. Şu anda CHP içinde kopmalar da yaşanıyor. Yeni parti oluşumları var. Bu kritik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“ EMPERYALİZMİN TAŞERONU OLDUKLARINI ORTAYA KOYDU”
CHP, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden iç ve dış odaklarla organik bağlar kurmuş durumda. CHP'den kopan ulusalcı grubun başındaki Muharrem İnce bile, “ABD'den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum. ‘Ne işimiz var Libya'da?' diyenlerle yolumu ayırıyorum.” sözleriyle partinin açık açık emperyalizmin taşeronu hâline geldiğini ortaya koydu. CHP'nin içerideki yol arkadaşlarına bir bakınız. Özellikle HDP ile kaderdaşlık etmesine bir bakınız. HDP, bölücü terör örgütü PKK'nın siyasi kanadı… Eli kanlı örgüte eleman topluyor, şiddet eylemlerini yönlendiriyor.
“ALADAĞ'DAN ARSA BAĞIŞLAYIP TERÖR ÖRGÜTÜNE PEŞKEŞ ÇEKİYOR”
CHP de onun arkasında duruyor. CHP, bölücü başı Öcalan'ın taleplerini Meclise taşıyan parti… HDP'ye yaranmak ve yanında tutmak için demokratik özerklik vadetmekten çekinmeyen bir parti. Hangi hak ve yetkiyle bilinmez, Aladağ'dan arsa bağışlayıp milletin malını terör örgütüne peşkeş çekiyor. Türkiye'nin hiçbir iyi adımına destek vermeyip sürekli bozgunculuk yapıyor. CHP'li sözcü, 2017'de yaptığı bir konuşmada, “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak hâlimiz yok.” diyerek partisinin bozgunculuğu ve felaket simsarlığını hem bilerek hem de isteyerek yaptığını itiraf etti. Birkaç gün önce de CHP sözcüsü, Muharrem İnce'nin ithamlarına cevap verirken CHP'nin 1919'da ve Kurtuluş Savaşında ne ise şimdi de o olduğunu öne sürdü. Oysa Cumhuriyet'i kuran parti; Marksistlerin, bölücülerin, Atatürk'e kefere diyenlerin, beşinci kol faaliyeti yürüten bölücülerin eline geçti. Kısacası CHP'nin neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi, bu hâliyle CHP'nin, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir siyasi sorun hâline geldiği hakikattir.
Son sorum yine bir çekişme üzerine olacak. Sn. Devlet Bahçeli ile Ahmet Davutoğlu arasındaki gergin açıklamalara şahitlik ettik. İki parti arasında tansiyon yükseliyor. Son durum nedir?
“ BAKMAYIN DAVUTOĞLU'NUN SAĞOL SOLA HOROZLANDIĞINA”
Ahmet Davutoğlu meselesine fazlaca önem atfedilmemeli. Bakmayın onun sağa sola horozlandığına. Sonuçta geçmişte başarısız olmuş, Türkiye'yi badirelere sürüklemiş bir başbakan eskisi olarak çoktan siyasetin çöplüğüne düşmüş biri. Davutoğlu'nun da partisinin de Türkiye'nin geleceğinde yerleri yok. Cevdet Paşa'nın tabiriyle halk; mücerrebi tecrübe ederek, yani denenmişi deneyerek bir kez daha nadim olmaz. Biz daha onun yalan ve palavralarını, çıkardığı kuru gürültüyü başbakanlığı döneminde gördüğümüz için kendisine Davuloğlu unvanını vermiştik.
“MİKROSKOBİK PARTİSİNİ GÜNDEMDE TUTMAYA ÇALIŞIYOR”
Bu sebeple de özellikle MHP'ye çatarak kendini ve mikroskobik partisini gündemde tutmaya çalışıyor. Sayın Genel Başkanımıza son sataşmasının ardından kendisine attığımız golü daha içeriden çıkaramadı. 2015 Haziran ve Temmuz'unda oynadığı tiyatronun senaryosunu, MHP ile temasa gelirken bizimle paylaştıklarını ve rol arkadaşlarını ifşa edince birden süt dökmüş kediye döndü. Aslında Davutoğlu'nun utançtan kafasını bile kaldırmaması lazım ama ne yaparsınız ki politikada yüzsüzlük alıp başını gitti. Bu yüzden o da aynı yozlaşma ve kısır döngüden yararlanıyor. Öyle ki hakkındaki her türlü ifşaatımızı “Yarabbi şükür!” diyerek kar niyetine yüzüne sürüyor.
Yorum Yazın