MHP'li Ruhi Ersoy: Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi'nin yegâne tercih sebeplerinden birisi de budur!

25. ve 26. Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy'un paylaşımı şöyle:
                                                            

Şanlı tarihimizde göz kamaştırıcı zaferlerin yanı sıra, büyük dramlara sahne olan, yürek burkan yenilgiler ve bozgunlar da yaşanmıştır.

Bizim gibi yeryüzünün görüp görebileceği en müstesnâ milletler için bu durumlar da doğaldır.Bize düşen bu tarihi geçmişten ibret almaktır.

Sultan 2. Abdülhamit'in tahtan indirilişinden kısa süre sonra çıkan, ancak hemen sonra 1. Dünya Savaşı çıkması nedeniyle gölgede kalan Balkan Savaşı, üzerinde çok ama çok durulması gereken, öncesiyle, sonrasıyla çok tartışılması, araştırılması, bilinmesi gereken süreçtir.

Sultan Abdülhamit'in iktidar dönemi gibi, tahttan ayrılış süreci de çok tartışmalıdır. 
Ancak; özellikle tarihimizin en büyük bozgunlarından biri olan Balkan Savaşlarında; irâdesini meclise devretmiş padişah, yürütmede siyasi istikrarsızlıkların yaşandığı hükumetler vardır.

Öyle ki, en küçük hücrelerine kadar siyasete bulaşan Balkan Savaşında ki Türk Ordusu'nda, komuta kademesi hiç bir dönemde olmadığı kadar kaybolmuş, ast-üst ilişkisi siyasi düşünceler nedeniyle kopmuş ve bu da hezimete zemin hazırlamıştır.

1908-1913 yılları arasındaki 5 yıllık kısa bir sürede bile 9 Kabine kurulmuş ve yıkılmıştır. 
Söz konusu kabînelerin ya kuruluşunda, ya da yıkılışında mutlak surette Avrupa merkezli Türkiye düşmanlarının çalışma ve çabaları vardır.

22 Temmuz 1912'de iş başına gelen Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın sadrazamlık görevini üstlendiği; Balkan hezimetini yaşatan "Büyük Kabine" olarak adlandırılan hükumet iktidarında, sadece İttihat ve Terakki düşmanlığı yaparken, ülke aleyhine birleşen Balkan ittifakını görememiştir.

Bu dönemde yabancı misyon temsilcileri ve büyük elçilerin sık sık ziyaret ettikleri, ziyaretler sonucundaki gözlemlerini ve raporlarını ait oldukları ülkelerin Başkentlerine servis ettikleri dönem sonunda, koskoca bir vatan toprağı kaybedilmiştir.

Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın” diyen çürük zihniyetlerin, muhterislerin hesaplaşma hırsı vatan kaybına mâl olmuştur.

Kaybolan vatan ise ecdâdımızın asırlar boyunca kanıyla suladığı, ilmek ilmek medeniyet dokuduğu evlad-ı Fatihan topraklarımızdı.

Her türlü hamâsatten uzak olarak gördüğümüz hakîkat şudur;farklı bileşenlerden oluşan hükumetler döneminde ülkemiz ve milletimiz ağır bedeller ödemiştir.
Aynı zamanda, meşruiyetini millet yerine başka  mahfillerde  arayanlar iktidara gelince  de hep oralara hizmet etmişlerdir.

Parçalı iktidarların yönettiği ülkenin, Ordusu da, bürokrasisi de parçalı olmuş, sancılı ve sıkıntılı süreçleri, ülke ve millet lehine sürdürmek yerine, âidiyet duydukları yapıları ve merkezleri esas alarak yönetmişlerdir.

Bu itibarla, ülkemizi yöneten ve yönetecek hükumetlerin, necip milletimizden başka hiç bir kimseye, hiç bir yere aidiyet duymaması, bunun için hiç bir odaktan medet ummaması gerekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi'nin yegâne tercih sebeplerinden birisi de budur.

Millî şairimiz M. Akif anlatmaya çalıştığımız dönemde yazdığı bir şiirinde;
Aman Grey! Bize senden olur olursa medet..
Kuzum Puankare! Bittik..inayet et,kerem et.
Dedikçe sen, dediler karşıdan: İnâyet ola!
Dilencilikle siyaset döner mi, hey budala.
Demiştir.

Âkif'in burada ironi yaparak hedef aldığı Grey, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı, Puankare'de Fransa Cumhurbaşkanı'dır. 
Merhum Âkif bugün yaşasaydı, medet umulanları ve umanları nasıl kaleme alacağını milletimizin takdirine bırakıyoruz.