MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, TBMM Genel Kurulu kanun teklifi üzerine yapılan görüşmelerde MHP Grubu adına söz aldı.
Yerli kömürün, enerji piyasasında petrol ve doğal gaza olan bağımlılığı azalttığını, enerjide dışa bağımlılığı minimum seviyeye düşürdüğünü ifade eden MHP’li Abdurrahman Başkan, LPG piyasasındaki sakıntıları anlattı. Depolamada sağlanacak düzenlemenin kaçakçılığın da önüne geçeceğini bildiren MHP Antalya Milletvekili Başkan, dünya ticaretinin farklı boyut kazandığını, lojistik ve özellikle deniz yolu taşımacılığın öneminin arttığını belirterek, bu hızlı değişim süresinde oluşan fırsatları değerlendirme kabiliyeti olan ülkelerin gelecekte dünya ticaretinde söz sahibi olacağını kaydetti.
Milliyetçi Hareket Partisi Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, TBMM Genel Kurulu kanun teklifi üzerine yapılan görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alarak şunları söyledi:
ASGARİ ÜCRETTEN VERGİ ALINMAMASI OLUMLU BİR GELİŞME
“Konuşmama başlamadan önce 24 Haziran seçim beyannamemizde Genel Başkanımız Sn. Devlet Bahçeli Beyefendi tarafından kamuoyuna ilan edilen ve 27. Yasama dönemindeki başlıca taahhütlerimiz arasında yer alan asgari ücretten vergi alınmaması sözümüzü Cumhur İttifakı olarak yerine getirmiş olmamızdan mutluluk duyuyor, bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
ENERJİ ARZINDA BİRÇOK YENİLİK YAŞANIYOR
Hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından birisi olan enerji arzı alanında birçok yeniliğe şahitlik ettiğimiz bir dönemden geçmekteyiz.
Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyogaz gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu gücünde büyük bir gelişme kaydeden ülkemiz enerji arzının güvenliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için daha çok yerli, daha çok yenilenebilir şiarıyla çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.
Bu kapsamda, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin yerli aksam desteklerinden faydalanabilmesiyle ülkemizin yerli aksam kapasitesinin artırılması son derece önem arz etmektedir.
YENİLENEBİLİR ENERJİ ÖNEMİNİ ARTIRDI
Yenilenebilir enerji önemini arttırmış, alternatif enerji kaynakları devletlerin AR-GE çalışmalarında öncelikli konulardan biri haline gelmiştir. Türkiye de bu ciddiyetle konuya eğilmiş ve çalışmalarına hız vermiştir.
Yerli imkânlarımızla gerçekleştirilen elektrik üretimimizin yaklaşık olarak yarısı yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmiştir.
2021 yılının son çeyreği itibariyle; yenilenebilir enerji ile üretilen elektrik enerjisi kaynaklarımızın yüzde 13’nü hidroelektrik, yüzde 9’unu rüzgâr, yüzde 2’sini güneş, yüzde 3’ünü jeotermal ve yüzde 2’sini de biyokütle enejisi oluşturmaktadır.
2021 yılı Aralık ayı itibariyle Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücü 99.384 megawatt olup, bu kurulu gücün; 31.481 megawattını hidrolik enerjiye, 11.336 megawattını yerli kömüre, 10.429 megawattını rüzgâr enerjisine, 1.648 megawattını jeotermal enerjiye, 1.921 megawattını biyokütle enerjisine ve atık ısıya, 7.774 megawattını ise güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri oluşturmaktadır.
2021 Aralık ayında; yenilenebilir kaynaklara dayalı üretim tesislerinin kurulu gücünün, toplam kurulu güce oranı %51,64’e, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı üretim tesislerinin kurulu gücünün toplam kurulu güce oranı ise %64,98’e ulaşmıştır.
Ayrıca 2021 yılı Ekim sonu itibarı ile 275,72 milyar kilowatt olan elektrik üretimimiz içerisinde; yenilenebilir kaynaklı üretim miktarı 94,63 milyar kilowatt olup toplam üretim içerisindeki payı %34,32’dir. Yerli ve yenilenebilir kaynaklı toplam üretim miktarı ise 136,25 milyar kilowatt olup toplam üretim içerisindeki payı %49’dur.
ENERJİ ÇEŞİTLİLİĞİNDE YERLİ KÖMÜRÜN ÖNEMİ
Enerji çeşitliğinin arttırılması noktasında yerli kömür de son derece önemli bir yere sahiptir. Yerli kömür, enerji piyasasında petrol ve doğal gaza olan bağımlılığı azaltan, enerjide dışa bağımlılığı minimum seviyeye düşüren, böylelikle ekonomimize de ciddi katkılar sunan bir enerji kaynağı olarak öne çıkmaktadır. 2021 yılı Aralık ayı itibariyle kömür kaynaklı elektrik kurulu gücü 20.329 megawatta yükselmiştir.
Enerjide dışa olan bağımlılık göz önüne alındığında Orta Doğu, Orta Asya, Afrika, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve diğer potansiyel kaynaklardan sürdürülebilir şekilde doğal gaz temin edilmesi çalışmalarının artarak devam etmesi takdir ettiğimiz hususların başında gelmektedir.
RAFİNELERİLERİMİZ VE LPG PİYASASI
Ülkemizde faaliyet gösteren beş adet rafineri bulunmakta olup, bunlardan dördü TÜPRAŞ’ın İzmit, İzmir, Kırıkkale ve Batman’da bulunan rafinerileri, beşincisi ise Star Rafineri A.Ş.’nin İzmir’de bulunan rafinerisidir.
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası 2020 Yılı Sektör Raporu’na göre ülkemizde 2020 yılında toplam 3.869.090 ton LPG satışı gerçekleştirilmiş olup, aynı dönemde rafineriler tarafından 970.363 ton LPG üretimi gerçekleştirilmiştir.
Böylece, ülkemizde piyasaya arz edilen LPG’nin yaklaşık dörtte biri yurtiçinde üretim yapan rafineriler tarafından sağlanmaktadır.
Rafineriler LPG piyasası kapsamında LPG üretim faaliyeti yapmakta olup, Nisan 2021 itibarıyla TÜPRAŞ’ın toplam LPG üretim kapasitesi yaklaşık 1 milyon ton, LPG depolama kapasitesi de yaklaşık 75 bin ton, Star Rafineri A.Ş.’nin de toplam LPG üretim kapasitesi yaklaşık 300 bin ton, LPG depolama kapasitesi de yaklaşık 17 bin tondur.
LPG bir enerji kaynağı olarak önemli yere sahip olmakla beraber, aynı zamanda hem petrokimya sektöründe hammadde olarak hem de kimyasal özellikleri nedeniyle birçok alanda kullanılmaktadır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamındaki işleme lisansı sahipleri de LPG ithal edebilmekte olup, ülkemizde petrokimya işleme lisansı sahibi ve aktif olarak faaliyette bulunan tek firma olan PETKİM yıllık yaklaşık 2 milyon ton üretim kapasitesine sahiptir.
Ayrıca, petrokimya sektörüne yapılacak yeni yatımlar yoluyla da ülkemizde petrokimya üretim kapasitesinin artacağı da bilinmektedir.
DEPOLAMA TANIMI GENİŞLETİLMELİ
Gerek rafineriler gerekse petrokimya işleme lisansı sahipleri tarafından yürütülen faaliyetler kapsamımda LPG depolama kapasitesine ihtiyaç duyulduğu bilinmekte olup, bahse konu depolama ihtiyacının hizmet alımı yoluyla da karşılanabilmesini teminen, 5307 sayılı Kanunda mevcut durumda sadece LPG dağıtıcılarının veya kullanıcılarının stok ihtiyaçlarını karşılanması ile sınırlı olan ‘depolama’ tanımına, piyasa faaliyetinde bulunanlar ve rafinericiler de dâhil edilerek ‘depolama’ tanımı genişletilmektedir.
Ayrıca, petrol ve LPG piyasaları farklı kanunlar ile düzenlenmiş olsa da, piyasa işleyişi açısından benzer özelliklere sahiptir.
Bununla birlikte, çoğu zaman aynı tesiste, aynı gerçek veya tüzel kişiler tarafından akaryakıt bayilik ve oto gaz bayilik faaliyetleri ayrı lisanslar kapsamında birlikte yürütülebilmektedir.
KAÇAKÇILIK FAALİYETLERİ CEZASIZ KALMAYACAK
Akaryakıt piyasasında lisans alıp, değişik yol ve yöntemler ile kaçakçılık faaliyetinde bulunan gerçek ve tüzel kişiler tespit edilerek, cezasız kalmayacak; hakkaniyet içinde ticaretini gerçekleştiren lisanslı tüzel ve gerçek kişiler kanunlar çerçevesinde korunacaktır.
Türk Ticaret Kanununun mevcut tarihi ve numarası işlenerek güncelleme yapıldığı, bu nedenle, Kanuna eklenen fıkra ile petrol piyasası mevzuatı ile LPG piyasası mevzuatının uyumlaştırılması hedeflenmekte, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olanların lisans almasının önlenmesi sağlanabilecektir.
SON DERECE SEVİNDİRİCİ GELİŞME
Daha önceki komisyon toplantılarımızda ve genel kurulda ifade ettiğim Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) bünyesinde, elektrik ve doğal gaz faaliyetleri ile ilişkilendirilen iş modelleri ve teknolojideki gelişmelerin izlenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması; ayrıca araştırma ve geliştirme ile yenilik alanlarının tespiti ve bu alanlardaki çalışmaların hızlandırılması temennimizdi.
Bu temennimizin hızlı bir şekilde karşılık bulduğu ve Enerji Depolama Tesisleri ve Elektrik Şarj İstasyonları için Enerji Bakanlığı koordinasyon kapsamında diğer ilgili kurumlar ile birlikte gerek teknik konularda gerekse mevzuat altyapısına ilişkin çalışmaların nihai aşamaya gelmesi son derece sevindirici bir gelişmedir.
LOJİSTİK VE TAŞIMACILIĞIN ÖNEMİ ARTTI
Dünya ticaretinin farklı boyut kazandığı ve lojistik ve taşımacılığın her geçen gün öneminin arttığı, bu hızlı değişim süresinde oluşan fırsatları değerlendirme kabiliyeti olan ülkeler gelecekte dünya ticaretinde söz sahibi olacaktır.
Bu kapsamda liman işletmelerimizin işletme yatırımlarının hızla değişen, büyüyen ticaret kapasitesine karşı hazırlıklı olmaları gerekmektedir.
Küresel dış ticaret istatistiklerinin tedarikin ve lojistiğin yüzde 90’ının deniz yoluyla gerçekleştiğini göstermektedir.
Bu bağlamda ekonomik büyümenin öğelerinden olan dış ticaret ve lojistik alanlarında olduğu kadar tedarik zincirlerinde de önemli değişimler ve gelişimler olduğu, liman performanslarının yeni yatırımlarla birlikte küresel tedarikte çok önemli bir manivela ve enstrüman olarak kullanıldığı unutulmamalıdır.
DENİZ YOLU TAŞIMACIĞININ VE LİMANLARIN ÖNEMİ ARTTI
Baştan sona değişen tedarik zincirlerinin yeniden yapılanmasında deniz yolu taşımacılığının ve limanların öneminin artmış olduğu, bu kapsamda Türkiye ekonomisine katkı sağlayacak, dış ticarette ülkemizin rekabet gücünü geliştirecek, ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı hızlandıracak yatırımların geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
STOK KONUSU SUİSTİMALE AÇIK BİR KONU
Görüşmekte olduğumuz bu teklifle son zamanlarda gündem olan stokçuluk konusunda yapılacak düzenlemelerle ve stokçuluk cezasının miktarında bir değişikliğe gidilerek caydırıcılığın artırılması sağlanacaktır.
Stok konusunun suiistimale çok açık bir konu olduğu ve firmalar açısından ciddi sıkıntılar yaratabileceği, stokçulukla mücadele adı altında yürütülen faaliyetlerin sanayicinin ve üreticinin mağdur olmasına neden olabileceği açıktır.
Yapılacak bu düzenlemeyle mağduriyetin ortadan kaldırılması adına işletmelerin ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılamak ve üretimin kesintiye uğramadan devamlılığını sağlamak amacıyla bulundurduğu ham madde, Yarı mamul veya varlıklar için kullanılan stok tanımı ile piyasa bozucu bir davranış biçimi olan stokçuluk kavramının birbirine karıştırılmaması gerektiğinin belirtmek istiyorum.
Dolayısıyla ticaretin doğası gereği olması gereken miktarda bulundurulan stokların veya stoklanması gereken ürünlerin düzenlemenin kapsamında olmadığı, denetim elemanları, müfettişler tarafından stokçuluğa yönelik sürdürülen denetimlerin titizlikle yürütüldüğü ve ticaretin olağan akışına uygun şekilde işletmelerin bulundurduğu mevcut stokların denetim kapsamına alınmayarak Serbest piyasa koşullarına müdahale edilmeden arz – talep dengesi korunarak yalnızca piyasada darlık yaratan stokçuluk faaliyetlerinin denetim ve inceleme kapsamında yer aldığını ifade etmek istiyorum.
İDARİ PARA CEZASININ ARTIRILMASI ÇAYDIRICILIK SAĞLAYACAK
Stokçuluğa dair idari para cezasının arttırılması ile birlikte stokçuluk faaliyetinde bulunanlar hakkında yaptırımların ağırlaştırılarak cezanın etkinliği ve caydırıcılığının sağlanmış olacaktır.
Yaşanan pandemi ve iklim değişikliğiyle gıda ve temel ihtiyaç maddelerinin arzında dünya genelinde bir kriz yaşandığı ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin de bu tür olumsuz değişimleri daha sert hissettiği bir gerçekliktir.
Bu nedenle toptancı hallerinde işlem gören sebze ve meyve ürünlerinin ekseriyetinin çabuk bozulabilir ürün niteliğinde olmasına bağlı olarak bu ürün gruplarının işin doğası gereği stokçuluğa imkân vermediği gerçeği göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Bir diğer husus ise lisanslı depoculuk faaliyetlerinin tamamının Devletin gözetim ve denetiminde olduğu, burada depolanan ürünlerinin kayıtlı ve izlenebilir olmasının yanı sıra depodaki ürünlerin piyasadaki işlem hacmine ve dolayısıyla fiyat hareketlerini etkilemediğini ifade etmek istiyorum.
ODA VE BORSALARIN İCRA TAKİBİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu kapsamında, tacirler mensubu oldukları oda ve borsalara; oda ve borsalar ise TOBB ’ye aidat ödeme yükümlülüğü altındadırlar.
Oda ve borsalar ile TOBB bakımından, kanundan kaynaklı kamusal gelir olan bu aidatın süresinde tahsil edilmemesi, yöneticiler açısından bir hukuki sorumluluğa yol açabilecektir.
Pandeminin de etkisiyle, oda ve borsaların üyelerden olan alacakları nedeniyle icra takibi yapması taciri zor durumda bırakmaktadır.
Bu düzenleme yasalaştığı takdirde, odalar ve borsaların üyelerden alacakları için 31.12.2023 tarihine kadar icra takibi yapılamayacaktır.”
Yorum Yazın