Optimar Araştırma'dan, "HDP'nin kapatılma davası ve tabanındaki arayış"
GÜNDEMOptimar Araştırma Şirketi Başkanı Hilmi Daşdemir, 'HDP'nin kapatılma davası ve tabanındaki arayış' başlıklı yazısında önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Yeni bir partiye ihtiyaç var mı?" sorusuna HDP seçmeninin yüzde 30'u "Evet" cevabını veriyor. Bu da gösteriyor ki HDP tabanı bir arayış içerisine girmiş durumdadır. Bu arayışın yönü de muhtemelen yine Kürt kimliği üzerinden siyaset yapacak ama silahlı mücadeleyi savunmayacak yapılara doğru olacaktır.
15 Temmuz 2016 FETÖ taşeron örgütünün darbe girişiminin ardından, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin seçilmiş hükümet ve seçilmiş cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a destek olması, siyasette bugünkü mevcut tabloyu şekillendiren ittifaklar sürecini başlattı.
Hayır bloku
16 Nisan 2017 Halkoylaması ile de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul edildi. Bu tarihten sonra 'Türk Tipi' başkanlık sistemine geçilmiş oldu. Bu dönem zımnen başlamış olan ittifaklar –ki o zaman için 'Evet Bloku' ve 'Hayır Bloku' olarak adlandırıldı- 24 Haziran sürecinde de AK Parti, MHP ve BBP Cumhur İttifakı olarak birlikte seçime girdi. CHP, İYİ Parti ve SP de Millet İttifakı'nı kurdu. Bu ittifakın içerisinde olmasa da HDP'nin de 'hayır bloku' ile birlikte hareket ettiğini unutmamak gerekiyor. Zira ileride değerlendireceğimiz hususlarda partilerin aldıkları ve alacakları pozisyon bu çerçeve içerisinde şekillenecektir.
Tarihsel olarak bakıldığında PKK'nın siyasal uzantısı gibi hareket eden partilerin kapatıldığı görülecektir. HEP, ardından DEP, HADEP, DEHAP, BDP. Şimdi HDP için kapatma davası açıldı. Bu arada bir süredir, kapatılma ihtimaline karşı DBP (Demokratik Bölgeler Partisi)'ni de yedekte tuttuklarını unutmayalım.
Stratejik oylar
Parti kapatma konusunda, sonrasında alınan oylar sebebiyle ortaya atılan ''Partilerini kapatıyorsunuz da ne oluyor? Oylarını yükselterek tekrar geliyorlar" şeklinde bir görüş var. Bu görüşe sahip olanlar aslına en önemli husus olan ''HDP barajı geçsin de AKP daha az milletvekili çıkarsın" gerekçesi ile Kürt seçmen dışında özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde 'Kürt kimliği' ile değil de 'stratejik oy verme' kaygısı ile oy verenleri unutuyor. Ki bu kesimin oy oranı yüzde 3'ler civarındadır.
Bugün Millet İttifakı ya da daha geniş tanımlaması ile 'Hayır Bloku' büyük oranda başarı gösterip AK Parti iktidarına karşı birlikte hareket etse de bunu gizli gizli 'arka kapılardan' girip çıkarak yapıyorlar. Birlikte toplantı yapsalar da bunu kamuoyu ile paylaşmaktan geri duruyorlar. CHP ya da İYİ Parti'li yetkililer arka kapıdan kaçıp HDP'lileri yalnız bırakıyor. Bu davranışın en önemli sebebi de 1989 yerel seçimleri ve hemen sonrasında gerçekleşen 1991 Genel Seçimleridir.
Büyük çöküş
26 Mart 1989 günü yapılan yerel seçimlere Erdal İnönü Genel başkanlığındaki Sosyal Demokrat Parti (SHP), Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi (DYP),Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP), Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi (RP), Bülent Ecevit liderliğinde Demokratik Sol Parti (DSP) ve Alparslan Türkeş liderliğindeki Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ile bağımsız adaylar katılmıştı. 1989 yerel seçimlerinin sonucunda İl Genel Meclisi seçimleri sonucuna bakıldığında yüzde 28.71 oy alan SHP birinci parti olmuştu. SHP, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 39 ilin belediye başkanlıklarını kazandı.
1989 yerel seçimlerinde büyük bir başarı yakalayan SHP için büyük çöküş 1991 genel seçimlerinde yaşandı.
1989 yerel seçimlerinde 39 ilin belediye başkanlığını kazanan SHP, 1991 genel seçimine gelindiğinde beklenen başarıyı gösteremedi.
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan ve TBMM 19. dönem milletvekillerinin belirlendiği seçimde, Doğru Yol Partisi (DYP) Meclis'te 178 sandalye kazanarak birinci parti konumuna geldi. Böylece DYP'nin lideri Süleyman Demirel de başbakanlık koltuğuna yeniden oturdu. 1991 yılının ikinci partisi ANAP olmuş. 1989 yılındaki yerel seçimlerde büyük başarı kazanan SHP ise 88 sandalye ile Meclis'e ancak 3. parti olarak girmişti. SHP İl Genel Meclis oylarında aldığı yüzde 28,7'lik oranını yüzde 20'ye düşürdü.
Aynı zamanda da birinci olduğu 1989 seçimlerine göre HEP ile yaptığı ittifak sebebiyle üçüncü oldu. Sonraki süreçte de SHP eridiği için CHP ile birleşerek siyasal hayatına devam etti. Bugün CHP'nin HDP ile yürüttüğü gizlenmeye çalışılan ittifakın sebebi 1991'deki gibi sonuç ile karşılaşmamaktır. Ama süreç açısından bakılacak olursa, CHP içerisinde çıkan Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül, bu gizli ittifaktan duydukları rahatsızlık neticesinde izleyecekleri politikalar, geliştirecekleri söylemler sebebiyle CHP oylarının önemli bir kısmını alabilirler.
Diğer taraftan özellikle Hendek Olayları ile başlayan süreçte Kürt vatandaşların yoğun olduğu bölgelerde HDP oylarında bir düşüş yaşanmıştır. Bunun en önemli göstergesi 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015'teki oy değişimidir. HDP 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13,1 oy almışken 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 10,7 oy almıştır. Oyları da en çok Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 16 Doğu ve Güneydoğu illerinde düşmüştür.
Tabandaki arayış
Optimar Araştırma olarak her ay yaptığımız Türkiye'nin Nabzı Araştırmasındaki "Yeni bir partiye ihtiyaç var mı?" sorusuna HDP seçmeninin yüzde 30'u "Evet" cevabını veriyor. Bu da gösteriyor ki HDP tabanı bir arayış içerisine girmiş durumdadır. Bu arayışın yönü de muhtemelen yine Kürt kimliği üzerinden siyaset yapacak ama silahlı mücadeleyi savunmayacak yapılara doğru olacaktır. HDP seçmeni içerisinde oldukça fazla PKK ile HDP'nin ilişkisinden rahatsız olan kesim vardır. Bunların oranı yüzde 73 civarındadır. HDP kapatıldığı takdirde HDP seçmeninin ne yapacağı en önemli soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.
Kapatılma durumunu oldukça sert karşılayacak, HDP ve PKK çizgisinde kurulacak bir parti etrafında pozisyon alacak bir kesim var. Ancak, diğer taraftan da hiç de azımsanamayacak bir kesim PKK ile birlikte anılmaktan rahatsız.
HDP'ye oy vermiş seçmen için bir diğer belirleyici de seçim kanunu ve seçim barajındaki değişiklikler olacaktır. Eğer seçim barajı yüzde 5'e düşürülürse HDP yüzde 6-7 arasında oy alacaktır, ki 90'lı yıllardan beri bakarsak aslında oy tabanı yüzde 5-6 civarıdır. Eğer seçim barajı yüzde 7'ye düşürülürse de alacağı oy muhtemelen yüzde 7-8 civarı olacaktır.
2015'te net olarak başlayan HDP ve CHP yakınlaşması sonucu HDP seçmeninin bir kısmı CHP'ye oy verme eğilimindedir. Bir kısmı da Ali Babacan'ın Deva Partisine çok az bir kısmı da Ahmet Davutoğlu'nun Gelecek Partisine oy verecektir. Az da olsa AK Parti'ye oy verecekler de olacaktır. Ancak, daha önce HDP'de de siyaset yapmış ama PKK'ya eleştiri yapabilen Ayhan Bilgen, Altan Tan gibi isimler parti kurduğu takdirde yukarıda saymış olduklarımdan daha fazla oy alma potansiyeline sahiptir.
HDP'ye açılan dava konusunda ilk tepkiyi Ali Babacan ve Kemal Kılıçdaroğlu gösterdi. İYİ Parti'liler bunun bir siyasi karar olduğundan başlayarak çözüm sürecine kadar giden eleştiriler yaptı.
İlk kez gündeme getiren MHP Lideri Devlet Bahçeli, HDP yerine yine PKK ile irtibatlı bir parti kurulmasına da müsade edilmemesi gerektiğini söyledi. Doğrusu da budur. Çoluk çocuk demeden Türk Milleti ve Türk Devleti'ne tehdit oluşturan yapılara izin vermemek gerekir.
Önümüzdeki süreçte TBMM'ye gelecek fezlekeler de HDP'nin kapatma davası da çokça konuşulacak.
PKK'nın insan kaynağı ofisi
Fezlekelerde AK Parti ve MHP 'evet' oyu verecek. Bu evet oylarına BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve İYİ Parti'den istifa eden Ümit Özdağ, İsmail Koncuk gibi isimleri de ilave edebiliriz. CHP, İYİ Parti ve bu partilerin listesinden girenler 'hayır' oyu kullanacaklardır.
Diyarbakır'da HDP önünde 'evlat nöbeti' tutan Diyarbakır Ana'ları da evlatlarını HDP'den istemektedirler. O bölgelerde herkes bilir ki Kandil'in yolu HDP il ve ilçe binalarından geçer. HDP, PKK'nın insan kaynakları ofisi gibi çalışmaktadır. Geçmişte terör örgütü PKK köylerde zorla kendi partilerine oy verdirirdi, şimdi durum değişmiştir. Toplumsal olarak zeminleri hızla kaymaktadır.
Şimdi yeni bir dönemin ayak seslerini duyuyoruz. Bir tarafta PKK çizgisinde, az sayıda bir kitle; diğer taraftan taleplerini sivil olarak siyaset yoluyla dile getirecek bir kitle olacak. Devlet, sivil olana izin verecek, silahların, Kandil'in, PKK'nın vesayetinde siyaset sözcülüğü yapmak isteyenlere de müsade etmeyecektir.
Önümüzdeki dönemde bu sürece tanıklık edeceğiz. Silahla şiddetle siyaset üretenler yok olacak, sivil siyaset üretenler varlıklarını sürdürecektir.
İlginizi Çekebilir