MHP'li Sadir Durmaz'dan önemli açıklamalar!
SİYASETMHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, MHP'nin şehircilik anlayışını TBMM Genel Kurulu'nda anlattı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, TBMM Genel Kurulu'nda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine MHP Grubu adına yaptığı konuşmada, bir medeniyet tahayyülü olan şehircilikte öngörülü planlamalara, akılcı yöntemlere, çevle ile kentin uyumlu olması çalışmalarına, düzenli kentleşme çalışmalarına, kentsel dönüşümlerde şehir kimliğinin korunması çalışmalarına ve küçük esnafın korunduğu bir şehircilik anlayışına ihtiyaç olduğunu söyledi.
BÜTÇENİN YANISIRA ÖNGÖRÜLÜ PLANLAMALARA VE AKILCI YÖNTEMLERE İHTİYAÇ VAR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2021 yılı bütçesi 2020 yılına göre yüzde 19 oranında artırılarak 3,3 milyar Türk lirası olarak belirlenmiştir. Kentsel dönüşümden sosyal konutlara, altyapı çalışmalarından millet bahçelerine, sıfır atıktan iklim değişikliğine, akıllı şehirler ve korunan alanların artırılması gibi daha pek çok konuda binlerce proje yürüten, çalışmalar yapan bir Bakanlık için söz konusu bütçe elbette yeterli olamayacaktır. Bir de doğal afetlerden kaynaklanan sıkıntıları düşündüğümüzde bütçenin yanı sıra öngörülü planlamalara ve akılcı yöntemlere ihtiyaç olduğu tartışmasızdır.
ŞEHİRCİLİK BİR MEDENİYET TAHAYYÜLÜDÜR
Bize göre de zaten şehircilik sadece ekonomik bir faaliyet alanı olmayıp her şeyden önce bir medeniyet tahayyülüdür. Biz şehirlerimizi, toplumu dünden yarına bağlayan ve millet olma bilincinin yeşerip gelişeceği mekânlar olarak değerlendiriyoruz. Aynı zamanda toplumların şehirlere kültürlerini, toplumsal düzenlerini, yaşayış ve geleneklerini yansıttıklarına inanıyoruz. Şehirciliğe dair kültürel birikimimizin en temel öğesi doğayı ve çevreyi koruyarak şehirler ve yerleşimler oluşturmak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Çevre ve şehir ilk bakışta birbirinin zıttı, birbirini yok eden anlayışların yan yana gelmesi gibi görünse de bizim kültür ve medeniyetimiz bu iki alanı dengeli bir şekilde birleştirmeyi başarmıştır. Son yıllarda Bakanlığın çalışmalarında bu dengenin korunmaya çalışıldığını görmek elbette memnuniyet vericidir.
ÇEvRE İLE KENTLERİ UYUMLU HALE GETİRMEK ZORUNDAYIZ
Geçtiğimiz iki yıl dünyada ve ülkemizde doğal afetlere çok fazla maruz kaldığımız, çok canlar yitirip çok bedeller ödediğimiz bir dönem olmuştur. Doğayla yaşadığımız çevre ile kentlerimizi uyumlu hâle getirmezsek, doğal afetlere karşı tedbirlerimizi almazsak önümüzdeki yıllarda da benzer acılara maruz kalacağımız acı bir gerçektir. Sizler de takdir edersiniz ki insanla doğa arasındaki ilişkide bir denge söz konusudur ve maalesef 21'inci yüzyıl bu dengenin doğa aleyhine bozulduğu bir yüzyıl olmuştur. Nüfus artışı ve buna bağlı artan talepler, yaşamın devamlılığını sağlayan havanın, suyun, toprağın hiç olmadığı kadar kirlenmesine, kirletilmesine neden olmuştur. Dünya bu konunun artık geçiştirilemeyeceğini fark etmiş, önüne geçilemeyen tüketim karşısında geri dönüşüm ve atık yönetimi sektörünü önceliğine almıştır. Bizim de başarılı örneklerini gerçekleştirdiğimiz geri dönüşüm ve atık yönetimi konularına daha fazla kaynak aktarmamız isabetli olacaktır. İnsanı ve doğayı merkezine alan doğal afetlerle ilgili tüm çalışmaları tamamlanmış, yaşanabilir kentler kurgulamalıyız.
DÜZENLİ KENTLEŞMENİN ALTYAPISI OLUŞTURULMALIDIR
Türkiye'nin tamamını kapsayacak bir çalışma yaparak fay hatları, dere yatakları, kıyı şeritleri, tarım alanları ve doğal yapılar gibi imara uygun olmayan alanlar tespit edilip yerleşime kapatılmalı, üst ölçekli planların tamamlanması suretiyle yer seçiminde yaşanan karmaşa giderilmeli, düzenli kentleşmenin altyapısı oluşturulmalıdır.
KENTSEL DÖNÜŞÜMLER YAPILIRKEN KENT KİMLİĞİ KORUNMALIDIR
Şehirler de yaşayan birer organizma gibidir. Kentsel alanlarda dönüşümler, yenilemeler yaparken mutlaka o kentin kimliği korunarak hareket edilmelidir. Aksi takdirde gelecekte kimliksiz ve birbirine benzeyen şehirler söz konusu olacaktır. Kentsel dönüşüm çalışmaları başta deprem olmak üzere sel ve heyelana dönük afet öncelikli olarak insan hayatını her şeyin önüne koyan bir anlayışla hızla tamamlanmalıdır. Bu yönde mevzuat dâhil var olan eksiklikler ivedilikle giderilmelidir. Kentsel dönüşüm öncesinde ilgili yerleşim yerlerinde yaşayanların sürece dâhil edilmesi, karar alma aşamalarında etkili olmaları uygulamada karşılaşılan pek çok sorunu kendiliğinden ortadan kaldıracaktır.
ŞEHİRLERİMİZ BİREYSELLEŞMEYİ TEŞVİK EDECEK ŞEKİLDE BÜYÜMEMELİ
Şehirlerimiz bireyselleşmeyi teşvik edecek şekilde büyümemelidir. Geleneğimizde var olan, herkesin birbiriden haberdar olup birbirinin derdiyle, sıkıntısıyla alakadar olduğu, komşuluk ilişkilerinin geliştiği mahallelik kültürünü yeniden canlandırmak millî birlik ve dayanışmamızı güçlendirecektir. İnsanlarımızın bir araya gelerek vakit geçireceği alanlar oluşturulduğunda, ki bu manada millet bahçelerini değerli ve anlamlı buluyoruz. Sosyal ilişkiler şehir ekonomisinin içinde bir ticari unsura dönüşmeden gelişebilecektir. Yeşil alanların artırıldığı bir şehircilik anlayışı sadece estetik açıdan değil aynı zamanda sosyal ilişkilerin sürdürülebileceği yeni mekânlar oluşturma açısından da son derece önemlidir. Bunun yanı sıra kentlerimizi geliştirirken tarihî ve kültürel dokulara azami özen göstermeliyiz. Tarihimizin şahitleri olan maddi kültür unsurlarımız doğru planlama ve tasarım teknikleri kullanılarak mutlaka korunmalı, geleceğe sağlam bir şekilde aktarılmalıdır.
CORONAVİRÜS SALGINI ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLERİ HATIRLATTI
Coronavirüs salgını tüm dünyayı derinden sarsmış olmakla birlikte bundan sonrası için çıkarmamız gereken dersler olduğunu da göstermiştir. Bu sebeple dünya, sağlıklı beslenme ve spor yapma konularında ciddi devlet politikaları üretmektedir. Örneğin, bisiklet kullanımı ve yeni bisiklet yolları bir çok ülkede yeni yatırımları tetiklemiştir. Biz de vatandaşlarımızı bisiklet kullanmaya ve spor yapmaya mutlaka teşvik etmeliyiz. Böylece otomobil gerekmeden geniş kitlelere hareket serbestliği ve sosyalleşme imkânı sağlanmış olacaktır. Ayrıca ve de en önemlisi karbon salınım oranımızda azalma sağlanarak hava kirliliğine karşı da mücadele etmiş olacağız. Bu nedenle şehirlerimizde tespit edilen yer ve bölgelerde bisiklet yolları ve yayalaştırma projelerinin sayıları mutlaka artırılmalıdır.
ŞEHİRLERİMİZDE MUTLAKA YETERİ KADAR YEŞİL ALAN OLMALI
Şehirlerimiz mutlaka yeterli düzeyde yeşil alana sahip olmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü şehirlerde kişi başına düşen yeşil alanın en az 9 metrekare olması gerektiğini, 10 ila 15 metrekarenin ise ideal olduğunu belirtmektedir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yeşil alan ortalama 20 metrekare civarındadır. Yerel yönetimlerimiz planlama çalışmalarında kişi başına düşen yeşil alan hedeflerini en az 15 metrekare olacak şekilde yapmalıdır.
GIDA İSRAFININ ÖNÜNE GEÇMELİYİZ
Mutlaka gıda israfının önüne geçmeliyiz. Gıda israfıyla mücadeleyi iklim değişikliğine karşı en optimal çözüm olarak ele almalı ve değerlendirmeliyiz. Şöyle ki gıda israfı yaklaşık 3,5 milyar ton karbondioksitin daha fazla yayılmasına sebebiyet vermektedir. Araştırmalara göre ülkemizin millî gelirinin yaklaşık yüzde 15'i maalesef israf edilmektedir, bu da yaklaşık yıllık 500 milyar lira demektir. Yaşadığımız olağanüstü süreç bize kaynaklarımızı korumanın ne denli önemli olduğunu somut olarak göstermiştir. Gıda atığı oluşmasını önlemek için "Sadece ihtiyacın olanı al." gibi kampanyalar düzenleyerek toplumda farkındalık çalışmaları yapılmalı, vatandaşlarımızın konuya dikkati mutlaka çekilmelidir. İsrafın haram olduğunu unutmadan ihtiyacımız kadarını almalı ve tüketmeliyiz.
KÜÇÜK ESNAFIN ZARAR GÖRDÜĞÜ BİR ORTAM ŞEHİRCİLİK AÇISINDAN TEHDİDTİR
Şehirciliğin bir diğer boyutu, hiç şüphesiz, ekonomidir ve şehirlerimizdeki en önemli ekonomik unsur da esnafımızdır. Küçük esnafın zarar gördüğü bir ortam şehircilik açısından büyük bir tehdit oluşturabilecektir. Alışveriş merkezi yapılanmaları bu yönüyle mutlaka yeni bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Tüketim kültürünün başkentleri olan AVM'ler şehir merkezlerinden ziyade daha dışarıda kurulmalı böylelikle hem esnafımız korunmalı hem de trafik yoğunluğu azaltılmalıdır.
TAPU KADASTRO PERSONELİNE DESTEK SAĞLANMALIDIR
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce MHP'nin de içinde bulunduğu 57'nci Hükûmet döneminde temelleri atılan Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi, kısaca TAKBİS Projesi'yle işlemlerin daha hızlı ve ekonomik yapılabilmesi temin edilmiş, sonraki dönemlerde de bu sisteme yatırımlar ve güncellemeler devam ettirilerek Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi'yle vatandaşımızın daha etkin ve kaliteli hizmet alması sağlanmıştır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, devam eden pandemi sürecinde yoğun iş gücüne rağmen yaklaşık 20 bin çalışanının özverisi ve geliştirilen vatandaş odaklı projelerle iş yükünün altından kalkmayı başarmış, herhangi bir aksaklığa meydan vermemiştir. Bu sebeple, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü çalışanlarına tıpkı benzer bazı kurumlarda yapılan maaş iyileştirmesi gibi yapmış oldukları her tapu işlemi için döner sermayeden ek ödeme verilerek destek sağlanması isabetli olacaktır. Ayrıca, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tapu işlemlerini bulundukları ülkelerde yapabilmeleri için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yetkisi alınmış olan ülkelerde temsilcilikler açılması ve genel müdürlük tarafından buralara personel görevlendirilmesi yapılması bazı mağduriyetlerin önlenmesi açısından yerinde bir karar olacaktır.
ÇEVRECİLİK MİLLİYETÇİLİKTİR ANLAYIŞI
Çevre ve şehircilik alanına büyük önem veren MHP, biraz önce kısaca özetlemeye çalıştığım bu konudaki yaklaşımlarını "Ataların emaneti, geleceğin teminatı" anlayışıyla temellendirmekte ve bu sebeple "Çevrecilik milliyetçiliktir." demektedir. MHP olarak toplumun öncelikli sorunlarının giderilmesine yönelik samimi çözüm önerilerimizi ortaya koyarken gerçeklerden kopmamaya, sorunları daha da büyütmemeye, istismar malzemesine dönüştürmemeye özen göstermekteyiz.
MHP DEVLETİNİN YANINDA OLMAYA SORUMLU SİYASET ANLAYIŞINI DEVAM EDECEKTİR
Dünyanın içinden geçtiği zorlu süreç elbette ülkemizi de ziyadesiyle etkilemiştir. Buna rağmen, yerinde ve doğru kararlarla bu zor dönemden en az zararla çıkmanın gayreti içerisinde olan bir devletimiz söz konusudur. Bu manada, MHP 15 Temmuz'un kanlı ve kara gecesinde milletimizin sokakta doğal bir sonuç olarak kurduğu ve hiçbir siyasi çıkar ve pazarlığın söz konusu olmadığı Cumhur İttifakı'nın gereği olarak devletimizin yanında olmaya, yapıcı eleştirilerimiz, millî konulardaki desteğimizle sorumlu siyaset anlayışımızı yerine getirmeye devam edeceğiz. Ülkemiz içeride ve dışarıda birçok sorunla uğraşırken, Türkiye çoklu bir cephe hattındayken millî meseleleri gündelik siyasete alet edenlerden olmadık, olmayacağız. Sayın Genel Başkanımızın zihinlere kazıdığı "Önce ülkem ve milletim, sonra partim." demeye bundan sonra da devam edeceğiz.
İlginizi Çekebilir