© Tüm hakları saklıdır © 2020 Bizimbasin.com

Geride bıraktıklarıyla Doğan Cüceloğlu..."Mutluluk aramakla bulunacak bir şey değildir. Onu inşa etmek gerekir"

Ünlü psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu 83 yaşında yaşamını yitirdi. Akademik dilin ötesinde kendine has üslubu ile içimizden biri olarak anlatıyordu yaşanmış insan öykülerini… Sayısız kişinin hayatına dokunan Cüceloğlu'nu kendi hikayesiyle ve geride bıraktığı sözlerle hatırlayalım: "Mutluluk aramakla bulunacak bir şey değildir. Onu inşa etmek gerekir."

11 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Bu kalabalık ailede sevgi dolu bir ortamda büyüdü ancak çok erken yaşta annesini kaybetti. Yanlış iğne nedeniyle bir ayağı sakat kaldı. İmam olmak yerine istediği liseyi okuyabilmek için evden kaçtı. Edebiyat öğretmeni sayesinde psikoloji okumaya karar verdi. Doktora yaparken “Ben bu işi başaramayacağım” diye intihar etmeyi bile düşündü. 

Ama yılmadı, başardı okulunu bitirdi, Amerika’da evlendi ve çocukları oldu. Çocuklarından 4 yıl ayrı kaldığı için hep pişmanlık duydu. Oğlu Timur'un ona 'Sen dünyanın en iyi babasının' dediği anı, "Gemiler dolusu altın, mücevher, dolar verseler karşılığında bu anımı sildirmem" diye anlatacaktı. Seminerlerinde, röportajlarında hayatına dair samimi açıklamalarda bulunan Cüceloğlu, kaleme aldığı çok sayıda kitap, dinleyenleri sarsan özlü sözleri ve hep gülen gözleri ile hatırlanacak. 

Cüceloğlu'nun hayatından bazı kesitleri kendi verdiği söyleşilerden derledik: 

10 yaşında annesini kaybetti: “Annen yoksa kimsen yok”

1938 yılında Mersin'in Silifke ilçesinde dünyaya gelen Cüceloğlu, 10 yaşındayken annesini kaybetti. Bir röportajında annesinin ölümü ile yaşadığı üzüntüyü gözyaşları içinde böyle anlatıyordu:

"Annem benim yaşamda özgüvenimin temel kaynağı, köklerini teşkil ediyor. Annem hastalandı ve öldü diyorlar ama hep içimde 'Misafirliğe gitti, bir gün sonra gelecek, iki gün sonra gelecek' diye bakıyorum. Üç gün geçti gelmedi, dört gün geçti gelmedi, beş gün geçti gelmedi. Ve bir gün dedim ki 'Ben annemi bir daha göremeyeceğim.' Ölümün o zaman farkına vardım. O zaman kimsen yoksa senin bir şey istemeye hakkın yok, sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın. Annen yok, kimsen yok."

Yemek yerken kaşığını çok doldurmaya korkardı

Ailenin hassas, kırılgan en küçük çocuğu olarak aynı kaptan yemek yediklerini, kaşığını çok doldurmaya korktuğunu, yeni ayakkabı, yeni elbise konusunda hiçbir beklentisinin olmadığını da dile getirmişti.

Bir güz döneminde sıtma hastalığına yakalandığı için eve iğneci çağrıldı. İğneci İsmail, iğneyi sinire denk getirince ve ayağında his kaybı oluştu. Ayağı gittikçe büzüşmeye başlayınca annesi zencefil, zeytinyağı gibi malzemelerle kendine özgü fizik terapi uyguladı. 3-4 ay sonra bacağını yavaş yavaş hissetmeye, bir yılın sonunda ise yürümeye başladı ama bir ayağı 2,5 cm kısa kaldı.

11 çocuğu için ayrı ayrı anı defteri tutan bir baba

Babası tüm çocukları için aynı türde defterler almıştı, tüm çocukları ile ilgili notlar alırdı her bir deftere. En büyük çocukların sayfaları daha dolu olurdu tabii. Kendisine ait olan defteri sakladığını belirten Cüceloğlu, o 4-5 sayfada “Uslu çocuk, sakin çocuk kötülük bilmez, iyi niyetli ” gibi şeyler yazılı olduğunu söylemişti.

Canın büyüğü küçüğü olur mu?

10 yaşlarındayken sapanla serçelere taş fırlatırken üvey annesi "Yavrum atma" diye uyarmıştı. Annesinin yerine geçmiş bu kadına zaten gıcık olduğu için “'Bannak gibi güpgüccük guş, ne var?” diye cevap verdi. “Canın büyüğü küçüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum günah” dedi kadın. “Çocukken onun ne demek istediğini tam anlayamamıştım ama 42 yaşındayken ne demek istediğini anladım. İyi olan cana saygılı davranmaktır, doğru olan taş atmamaktır, adil olan hem yaşamak hem de yaşatmaktır diyormuş kadın" diye tarif ediyordu yıllar sonra yaşadığı aydınlanmayı Cüceloğlu.

Babası imam olmasını istedi, abisinin yanına kaçtı

“Silifke’de en yüksek dereceli okul olan ortaokulu bitirdikten sonra subay olan ağabeylerimin yanında Ankara ve Kırklareli’nde okudum ve Kırklareli Lisesi’nden mezun oldum. Kırklareli Lisesi'nde ilk aşk şiirimi yazdım” diye anlatıyordu lise yıllarını. "Ölsem başımda Yasin okuyacak kimse yok" diye babası imam olmasını istemiş aslında ama o kendi istediği liseyi okumak için Ankara’daki abisinin yanına kaçmıştı.

Psikoloji okumaya nasıl karar verdiğini ise Psikolog Akademisyen Üstün Dökmen'in "Küçük Şeyler" adlı programında şu sözlerle anlatmıştı:

“Ankara Atatürk Lisesi'nde edebiyat ve kompozisyon öğretmenim olan Cahit Okurer bir gün ne olmak istediğim sordu; mühendis olmak istediğimi söyledim. Bilim adamı olmak istemez misin, dedi. Öğretmenin ilgisi çok hoşuma gitti. Onun etkisi ile 1957 yılında İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne başladım. Yanında okuduğum en büyük abim çok hayal kırıklığına uğradı. Git psikoloji oku da Galata Köprüsü'nün başında dilen dedi. Çünkü o zaman bilim ve meslek olarak tanınmıyordu psikoloji. Bugün bu mesleği seçtiğim için çok mutluyum."

 

 

”Sen dünyanın en iyi babasısın"

Konuşmalarında kendi hayat hikayelerinden bahsetmeyi çok seven Cüceloğlu, oğlu Timur ile yaşadığı bu anıyı seminerlerinde sıklıkla anlatırdı.

Timur, okuduğu lisenin basket takımına seçilmiş başarılı bir sporcuydu. Oğlunun bölge şampiyonluğu maçını izlemeye gitti Doğan Bey. Durum berabere, maçın son 5 saniyesi ve top Timur’un elindeydi. Topu potaya attı, potada birkaç saniye dönen top sonunda potadan çıktı. Maçı kaybettiler. Maç bitiminde soyunma odasından 35 dakika dışarı çıkmadı Timur. “Sağlık olsun" diyerek elini oğlunun omzuna attı ve “Hadi pizza yemeye gidelim” dedi. Çocuk çok mutsuzdu ve hiçbir şey yapmak istemiyordu, eve gitmek istediğini söylüyordu. Dönüş yolunda derin bir sessizlik vardı arabada. İlk 15-20 dakika hiç konuşmadılar ama sonunda “Baba, biliyorum benden utanıyorsun” dedi Timur.

Doğan Bey onu teselli etmek için ne diyeceğini şaşırmıştı, "Ben psikoloğum, çocuğa güzel bir şey söylemeliyim" diye aklından geçirmişti. Ve sonunda oğluna dönüp dedi ki "Sana 2 soru soracağım..."

Elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyor muydun?

Öfkeli bir şekilde “Tabii” diye cevap verdi Timur.

Peki, elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ederken şevkli miydin?

Yine öfkeli bir "Tabii" cevabı geldi.

“Sen elinden gelenin en iyisini yap ve yaparken şevkle yapmaya devam et, eninde sonunda o top girer. Ben seninle gurur duyuyorum oğlum” dedi ve o çok sevdikleri pizzacıya gittiler. Ne o gün ne de sonrasında bu konu hakkında bir daha hiç konuşmadılar.

Bu olayın üzerinden tam 7 yıl geçti. Timur üniversiteden mezun olacaktı. Babası ile mezuniyet törenine giderken arabada birden babasına dönüp dedi ki “Sen dünyanın en iyi babasısın. Çünkü o gün bana özgürlüğümü verdin." Dünyalar onun oldu. "Biri çıksa gelse ve bedeli neyse söyle bu anını sileceğiz dese, gemiler dolusu altın, mücevher, dolar verseler karşılığında bu anımı sildirmem" diyordu. "Ben o zaman gerçek zenginliğin parasal karşılığının olmadığını keşfettim. O gün ben de kendi kendime söz verdim. Şimdiden sonra sen de aynısını yapacaksın. Elinden gelenin en iyisini yapacaksın ve yaparken şevkle yapacaksın..."

Damdan düşen doktoralı bir psikolog

"Damdan Düşen Psikolog” yazar Canan Dila’nın Cüceloğlu ile yaptığı söyleşi kitabının adı. Kitabın tanıtım dizelerinde “Doğan Cüceloğlu gizlisiz saklısız anlattı bütün hayatını. Bu kitap, damdan düşen doktoralı bir psikoloğun, düştüğü yerden doğrulurken kendine mırıldandığı şarkısının gözyaşı ve kahkaha dolu öyküsü...” yazıyordu. Peki neydi bir psikoloğu damdan düşüren olaylar?

 

“Çocuklarıma çektirdiğim acıdan dolayı kendimi affedemiyorum”

Amerika'da doktora öğrencisiyken, kendisi gibi öğrenci olan Kaliforniyalı Emily ile tanışıp evlendi ve 3 çocukları oldu; Ayşen, Elif ve Timur. Silifke'de gördüğü evlilik modeli ile Kaliforniya'da büyümüş feminist bir Amerikalı kız ile yaşadığı evlilik modelinin arasındaki uçurum büyüktü. Hem kendinin hem de eşinin çok acı çektiğini söyledi hep. Bu süreçte tam 4 yıl çocuklarından ayrı yaşadı. 

CNN Türk’te yayınlanan Gündem Özel programına verdiği bir röportajında “Evliliğin ne demek olduğunu, sorumluluğunu, baba olmanın ne demek olduğunu bilmiyordum; bilmediğimi de bilmiyordum. Acı çektim ve acı çektirdim. Farkına vardım ki ben bir kültür robotuyum; öğrendiğim bilgileri sınıfa aktarıyorum fakat kendi hayatımın farkında değilim. Çocuklarıma çektirdiğim acıdan dolayı kendimi affedemiyorum” demişti. 

İntihar etmek istedi ama duyduğu ses ona engel oldu

26 yaşında ABD'de Illinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji doktorasını yaparken derslerin yoğunluğu ve İngilizcesinin akademik metinleri okumada yetersiz olması onu “Ben bu işi başaramayacağım” düşüncesine itti ve intiharı kafasına koydu O sabah yüzünü yıkarken aynada baktı kendine. Rahmetli annesinin sesini duyuyor, "Yavrum kıyma canına" diyordu annesi. O anda ağlamaya başladı ve intihardan vazgeçip ABD’deki eğitimine devam etme kararı aldı.

15 yaşındaki genç kız Cüceloğlu’nun kitapları ile hayata tutundu

Yıllar önce bir haber okumuştuk. İntihardan Zirveye idi haberin başlığı. İntihara kalkışan 15 yaşındaki genç bir kız, Doğan Cüceloğlu'nun kitabı ile yaşama yeniden sarılmış ve Fen Liseleri Sınavı'nda Türkiye 7'ncisi, İzmir 3'üncüsü olmuştu. Hasta yatağında Cüceloğlu’nun ‘‘İyi Düşün, Doğru Karar Ver’’ adlı kitabı okuyan genç kız, bu kitap sayesinde hayata yepyeni bir pencereden bakmayı başarmış ve yaşama sımsıkı sarılmıştı.

Onun kitapları, kendi hayatına dair anlattığı hüzünlü hikayeleri, kim bilir daha kaç kişinin hayatına dokundu, kimleri saklandıkları o kara kuyulardan çıkardı, yaşam enerjisi ile hayata yeniden tutunmalarına neden oldu.

"Mutluluk aramakla bulunacak bir şey değildir. Onu inşa etmek gerekir."

Saygı ve rahmetle anıyoruz...

Doğan Cüceloğlu’nun Eserleri

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER