© Tüm hakları saklıdır © 2020 Bizimbasin.com

Doç. Dr. Sercan Okutucu'dan "Kalp damar sağlığında koronavirüsün yeri..Aşı kimlere şart?"

Doç. Dr. Sercan Okutucu, tüm dünyayı saran yeni tip koronavirüs (Covid-19)’un normal hastalara kıyasla kalp hastası olanlara etkisinin nasıl olduğu, akabinde ne gibi problemler teşkil ettiği, aşının kimlerin yaptırması gerektiğini ve pandemi sürecinde kalp hastası olanlarda beslenme ve yaşam tarzının nasıl seyirde ilerlemesi gerektiğini açıkladı. Okutucu, kalp hastalığı olan kişilerin pandemi sürecini daha ağır geçirdiğini belirterek, aşı olmalarını ve evde kalınan süreçte beslenme egzersiz gibi bir takım önlemlerle kalp damar hastalığını en az seviyeye indireceklerini ifade etti.

Doç. Dr. Sercan Okutucu, koronavirüs enfeksiyonunun kalp hastalığı olan kişilerde daha ağır ve ölümcül seyrettiğini, bu hastalıklara sahip kişilerin riskli grupta yer aldığını ve bu tip hastaların öncelikli olarak aşı olmasını  ve sağlıklı beslenmesi gerektiğini önerdi.

 “Çin aşısının kalp krizini tetikleme etkisi..”

Doç Dr. Sercan Okutucu: “Tüm Dünya, ölümcül koronavirüse çare bulmak için yarış içinde. Salgından çıkışın umudu olan aşı çalışmalarında da önemli mesafeler kaydedildi. Türkiye'ye 11 Aralık'tan sonra gelmesi Çinli SinoVac firmasının geliştirdiği CoronaVac aşısının yan etki konusunda faz-1 ve faz-2 çalışmalarına ait verileri var.” şeklinde konuşarak şöyle devam etti: “Ancak genel anlamda inaktif aşılara baktığımızda, aktif aşılara göre yan etkilerinin daha az olduğunu görürüz. Çünkü inaktif aşılarda vatandaşlara ölü virüs verilir. Diğer yandan inaktif aşılarda oluşan bağışıklık aktif aşılara göre daha kısa sürelidir. İnaktif aşılar en eski aşı geliştirme tekniklerinden biridir, çünkü kolay yapılır. Virüsü bir yerde çoğaltıp kimyasal bir madde ya da ısı ile öldürürsünüz sonra insanlara enjekte edersiniz.”

 Eldeki verilere göre ve insanlar üzerinde yapılan denemelerde ölümcül bir yan etkisi olmadığını belirten Okutucu, Ara değerlendirme raporuna göre aşı yapılan kişilerin %7,5’inde yorgunluk, %3,5’inde baş ağrısı, %3’ünde kas ağrısı, %3’ünde ateş, %2,5’inde ise enjeksiyon yerinde ağrı gibi çok da önemli olmayan yan etkiler tespit edildiğini belirtti.

Okutucu, Kalp krizi ya da diğer kalp hastalıklarını artırdığına ilişkin herhangi bir veri bulunmadığını söyledi.

“Koronavirüs enfeksiyonu kalp hastalığı olan kişilerde daha ağır ve ölümcül seyreder”

Okutucu: “Koronavirüs salgını tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor. Bugün itibariyle Dünya genelinde vaka sayısı 70 milyona yaklaştı ve virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 1.5 milyonun üzerinde” dedi.

 Artan vaka sayıları kalp hastalıkları açısından da çok önemli bir konu olduğunu ifade eden Okutucu, Koronavirüs enfeksiyonu kalp hastalığı olan kişilerde daha ağır ve ölümcül seyrettiğini, kalp hastalığı olan kişilerde koronavirüs damar içi iltihap sürecini arttırarak damar içi pıhtı oluşması, yeni kalp krizlerini tetiklemesi gibi yollarla ölümlere neden olabildiğini bildirdi. Okutucu, Buna ek olarak Covid-19 önceden kalp hastalığı olmayan kişilerde de, kalp damarlarının içinde iltihabi süreç veya kalp kaslarında iltihabi süreç olan miyokardit dediğimiz hastalıkları tetiklemek yoluyla da kalp hastalığına neden olabildiğini ifade etti.

 

“Korona sonrası sendrom gözleniyor!”

Okutucu: “Önemli bir miktar olguda da çeşitli ritim bozuklukları gözlenebilir. Ayrıca son zamanlarda koronavirüs enfeksiyonu geçiren insanlarda Korona Sonrası Sendrom denilen bir durum da gözlenebiliyor. Korona Sonrası Sendromda çeşitli kalp hastalıkları ve ritim bozukluklarının bulgularını görebiliyoruz.” dedi.

“Kalp damar hastalığı olanlar için aşı öncelikli”

Virüsün şimdiye kadar ne kadar çok insanı hastalandırdığını ve ölümüne neden olduğunu ifade eden Okutucu sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef tedavi için elimizde etkili ilaçlar da yok. O nedenle sadece kendimiz için değil, riskli yakınlarımız için bile aşı olarak, hiç hastalanmamak ve bulaştırmamak şu an için en iyi seçenek.”

Okutucu: “Kalp damar rahatsızlığı olanların koronavirüs enfeksiyonu açısından riskli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kalp damar hastalığı olanların öncelikli olarak aşı olması gerekmektedir. Ayrıca bu kişilere hastalığı bulaştırma potansiyeli olan kişilerin de aşı olması gerekir.” şeklinde uyardı.

 

 “Evde kalmak zorunda kalan yaşlı nüfus, evde yapılacak egzersizler ile fiziksel performans geliştirerek diyabet ve obeziteye bağlı sorunlara engel olabilir”

Koronavirüs salgınının tüm toplumun yaşam tarzı alışkanlıklarını değiştirmesi, toplumun tedbir amacıyla evlere kapanması ve hareketlerinin kısıtlanmasıyla eskisi kadar aktif bir yaşam sürmenin güçleştiğini belirten Okutucu, Kısıtlamalar nedeniyle evde kalmak zorunda kalan kişilerin özellikle de yaşlı hastalarımızın hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu obezite sorunuyla karşı karşıya kalmakta olduğunu belirtti. Okutucu, Bu nedenle alınabilecek önlemlerin başında egzersizin geldiğini, doğru bir şekilde yapılan egzersizin, kalp ve damar hastalıklarının gelişme riskini önemli oranda azaltmakta olduğunu ve diyabet ve obezite ile mücadelede önemli bir yer tutmakta olduğunu söyledi. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin 2020 yılındaki önerilerine göre tüm sağlıklı erişkinlerde haftada en az 150 dakikalık orta yoğunlukta bir egzersiz yapılmalıdır diyen Okutucu, “Bu sürenin haftada 4-5 güne bölünmesi tercihen haftanın her gününe yayılması önerilir. Evde yapılacak egzersizler ile fiziksel performans geliştirilebilir, kan dolaşımı artırılabilir, akciğer kapasitesi genişletilebilir ve psikolojik olarak daha iyi hissedilebilir.” şeklinde altını çizdi.

 

“Kişinin yaş ve kas kütlesine göre hareketler seçilmeli”

Okutucu: “Bir süredir hareketsiz olunduğundan, egzersizlere hafif hareketlerle başlanmalı ve kişinin yaş, kas kütlesi ve mevcut kondisyonuna göre hareketler tercih edilmelidir. Ayrıca kesintisiz egzersiz yapmak yerine beşer dakikalık hareketlerden oluşan egzersizler, gün içinde 5-6 kez tekrarlanarak yapılabilir.” dedi.  Bu dönemde obeziteyle mücadele de ikinci önemli bir yolu da beslenme alışkanlıklarımız düzen sokmaktır.” dedi.

 

“Beslenme çok önemli”

Sağlıklı beslenmek kalp damar hastalıklarını önlemenin en etkili yollarından biri olduğunu belirten Okutucu: “İnsanlar sağlıklı bir beslenme tarzı geliştirmeli ve bunu hayat boyu devam ettirmelidirler. Kalp sağlığını korumak için herkesin uygulaması gereken bazı temel prensipler vardır. Sağlıklı bir kalbe sahip olmak için porsiyonlarımızı abartmayıp kilo almamalıyız. Aşırı şeker ve tuz tüketmememiz gerekir. İşlenmiş, kızartılmış ve yağlı gıdalardan uzak durmalıyız. Sebze, meyve, zeytinyağı ve balık tüketimini kilo almayacak miktarda artırmalıyız. Şeker ve şekerli besinlerin fazla miktarda tüketimi aşırı enerji alımına neden olur. Bu da vücut ağırlığının artması demektir.” şeklinde uyardı. Okutucu, “Ayrıca bütün vücutta bulunan tüm hücrelerin suya ihtiyacı olduğu unutulmamalı; günlük 2-2,5 litre su tüketilmelidir. Yeterli su tüketimi bazal metabolizmamızda %10’luk bir artış oluşturarak kilo almamızı engeller.” dedi.

“Aşı olmak istemeyen 65 yaş üstü vatandaşlar ile kalp damar rahatsızlığı olanlar yüksek riskli grupta.. Olmalarını öneririm”

Okutucu, Birçok insan heyecanla koronavirüs aşısını bekliyor olsa da hızlı bir şekilde geliştirilen aşıya güvenmediği veya aşı karşıtı olduğu için aşı olmak istemeyen de bir o kadar insanın mevcut olduğunu ifade etti. Okutucu: “Anketlere göre insanların yaklaşık yarısı aşı olmak istemiyor. Hükümetimiz aşılanmanın zorunlu olmayacağını açıkladı. Sadece riskli hastalarla yakın mesafede çalışan sağlık sektöründe çalışanlar için zorunlu olması planlanıyor. Aşı olmak istemeyen 65 yaş üstü vatandaşlar ile kalp damar rahatsızlığı olanlara yüksek riskli grupta olduklarını ve aşı olmalarının kendileri açısından iyi olacağını hatırlatmak isterim. Buna rağmen aşı olmak istemeyenler Covid-19’a karşı iyi bir şekilde korunmalıdırlar” diyerek şöyle devam etti: “Maske takmaları, sosyal mesafe ve hijyen koşullarına dikkat etmeleri çok önemlidir. Hastaların ilaçlarını aksatmadan kullanmaları gerekmektedir. Sık sık elleri yıkamak çok önem kazanmaktadır. Bağışıklık sistemini güçlü tutmak için düzenli uyku, sağlıklı beslenme, aşırı alkol tüketimini azaltma, sigaradan  kurtulmak ve düzenli egzersiz yapmak çok önemlidir.” diyerek uyardı.

 

“Çin aşısı mı, Abd aşısı mı yoksa Almanların araştırmaları mı daha güvenilir. Yerli aşının bu aşamada yeri ve önemi ne?”

Okutucu, “Şu anda henüz ruhsatlanmamış ama faz 3 çalışmaları tamamlanmak üzere olan birkaç aşı var. Biri Çin'in inaktif yani ölü virüs aşısı, diğeri Almanya'nın ve Amerika'nın m-RNA aşısı ve bir diğeri İngiltere'nin Adenovirüs vektörlü aşısı. Çin'de üretilen aşı bilinen en eski yöntemle, yani ölü virüs kullanılarak yapılmış aşı, genel anlamda güvenilirlik sorunu yok ancak faz 3 çalışamaları yayınlanmadığından henüz etkinliği konusunda bilgimiz yok.” Ifadesini kullandı.

Okutucu: “Almanya'da üretilen m-RNA aşısı, daha önce kanser aşılarında denenmiş bir yöntemle, yani haberci gene virüsün bir proteini yüklenerek vücuda veriliyor, vücut sanki virüsle karşılaşmış gibi bağışıklık hücresi üretiyor. Faz 3 çalışma sonuçlarında %95 oranında etkin bulundu, güvenilir olduğu kolda ağrı ve hafif ateş dışında ciddi yan etkisi olmadığı görüldü.” dedi.

İngiltere'nin aşısında bazı nörolojik yan etkilere 2 hastada rastlandı ancak bunların aşı ile ilişkili olmadığı söylendi diyen Okutucu, “Bunun dışında kolda ağrı, hafif ateş, halsizlik gibi basit yan etkiler görüldü.” şeklinde konuştu.

 Türkiye’de  yerli aşı çalışmalarının sürdüğünü ve yakın zamanda ikinci faz çalışmalarına başlanması planlandığını söyleyen Okutucu, “Aşı adayları geliştirmeye çalışan ender ülkelerden biriyiz. Bu aşılarda bir tanesi klinik öncesini başarıyla tamamlamış ve gönüllüler üzerinde uygulanmaya başlanmıştır. Yerli aşının geliştirilmesi ilk dönemdeki aşı ihtiyacımızı rahatça karşılamak, yeni dozlar gerektiğinde aşıyı temin edebilmek ve bu açıdan bağımsız olabilmek için çok önemlidir.” şeklinde ifade etti.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER